hesabın var mı? giriş yap

  • 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar, sadece içerdiği iki kelimenin sözlük anlamlarını taşıyan "bootleg", "çizmenin bacak kısmı" anlamına gelmekteydi. ilk kez 1889'da nebraska, omaha'da, uygulamada kullanılan yöntemden ötürü, "içki kaçakçılığı yapmak" anlamında kullanılmıştır. daha sonra ise, diğer yasadışı veya korsan malları da kapsayan bir ifade haline gelmiştir.

  • (bkz: gargamel)

    üstü başı yama içinde, üflesen yıkılacak bir şatosu var ve büyücü meslektaşlarının tümü tarafından dışlanıyor. azman gibi bir kediyi bile sahiplenmiş adam ki içindeki iyi burdan belli. mutluluk kumkuması şirinler yüzünden de iyice kafayı yemiş. iyiye dair hiçbir şey yok hayatında, kötü olmayı bile adamakıllı beceremiyor garibim. miskin de olmasa çok yalnız.

  • yaa keşke böyle ihanet yapmasalardı da hindistan gibi çin gibi olsaydık deeel mi gurban? ah şu laik devlet adamlarımız olmasaydı da kalkınma planları ve nüfus planlamaları hiç olmasaydı, o zaman 180 milyonluk pakistan gibi olacaktık de mi? taa demokrat parti'den beri sağcı muhafazakar partilerin bu plan sevmezliği hala devam ediyor. menderes ne diyordu? "plan değil pilav isteriz" plan yerine pilav yiyenler ne hale geliyor git bak ortadoğuya.

    5 milyonluk danimarka, finlandiya, norveç veya 8 milyonluk avusturya veya isviçre ya da 10 milyonluk isveç veya belçika gibi olmadığımıza sevinek deel mi? yoksa seni kim seçecekti ha?

  • egemen dusturlara karsi dusunce kilavuzu gelistirmenin ehemmiyetini gozler onune seriyor. simdi burada bol keseden solculara sallayan, gominist ekonomi guttuler olmadi diye uydurmasyon atan, kapitale karsi bir bok yapamazsin diyen fakat kendi ulkesinde tayyip rantina soverek oksimoronun tillahina imza atan yazarlara birkaç duzeltme getirecegim, siki durun. (ozet geç piççilere uzulerek soyluyorum ki zaten durumu bu kadar sig argumanlarla okumanin temelinde ozet geçmek yatiyor ve bugun kapitalin sogusleme stratejileri ozet geçilmeyecek kadar aleyhinize isliyor, biraz arastirin, kafa yorun. burada lizbon antlasmasinin 123. maddesi, fractional-reserve banking, structural primary deficit gibi kavramlara girilecek, hiç okumadan eksileyebilirsiniz).

    - yanlis 1: yunanistan tembel ulke.

    yardim plani henuz baslamamisken yani 2008'de oecd rakamlarina gore yunan vatandaslari, almanlardan daha fazla çalisiyordu. ortalama yilda 2120 saat.

    [http://www.latribune.fr/…travaillent-ils-trop-.html http://www.latribune.fr/…travaillent-ils-trop-.html]

    yunanlar tembel degil fakat turkiye'de, almanya'da, dunyada kisacasi sermayenin kurallarini dayattigi her yerde oldugu gibi çalisanlarin urettigi deger (aslinda buna deger demenin yanlisligini biraz sonra açiklayacagim) gsmh payinda azalirken sermayedarlarin çalismadan hatta uretmeden elde ettigi ve vergilendirmeden muaf tutulan bir yigin aktivite sektorundeki gelir gsmh'deki payini gitgide arttiriyor fakat buradan dedigim gibi vergi alin(a)miyor. yunanistan'da bu sorunun temelinde armatörler ve kilise yatiyor. bir diger sorun, çalisan aktif vatandas oraninin almanya'ya gore dusuklugu (%61 < %68) ama o da oyle iskembe-i kubradan sallayip tembel yaftasi yapistiracak kadar buyuk bir fark degil.

    almanlar 70'lerden beri gitgide daha az çalisiyorlar ve inanir misiniz, olmasi gereken de bu:
    [http://research.stlouisfed.org/fred2/graph/?g=3w5 http://research.stlouisfed.org/fred2/graph/?g=3w5]

    peki oecd'de yunanlardan daha fazla çalisan tek keriz millet hangisi? tabii ki turkiye. hem de açik ara...
    [http://stats.oecd.org/…?datasetcode=ave_hrs&lang=fr http://stats.oecd.org/…?datasetcode=ave_hrs&lang=fr]
    aktif nufustan bahsetmiyorum, çalisanlarin haftalik çalisma saatlerinden bahsediyorum. ha bugun sosyal demokrasi safsatasina yenik dusmemis sol partiler ve yesiller zaten aktif nufusu çogaltmak için kollektif çalisma saati azaltilmasindan bahsediyor ama "ne is olursa yaparim" kafa yapisinin isveren lehine nasil bir isçi somuru ortami yarattiginin, asgari issiz surusunun (issizlik orani) is gucu fiyatinini nasil azalttiginin ve bunun da sermaye tarafindan nasil bilerek belli bir seviyede tutuldugunun tartismasini burada yapmayayim. yani çok çalismak toplumsal açidan her zaman ovunulecek bir sey degil.

    - yanlis 2: hem çok çalisiyorlar hem gsmh'leri dusuk, demek ki deger uretemiyorlar, demek ki verimsizler.

    liberal lugatin en imrendigim basarisi kavramlari karistirip insanlara suni seyleri gerçekmis gibi sunmayi basarmasidir. ornek: deger - fiyat iliskisi. arz-talep dengesinin fiyati belirledigi bir ekonomide fiyat, sadece degere isaret etmez. ozellikleri yani degerleri es seviyedeki iki malin gelir seviyesine, piyasaya gore fiyati degisebiliyor. fransa ve almanya'da bir saat çalisma 50 dolar civarinda fiyat (siz ona katma deger diyorsunuz) uretirken yunanistan'da bu bir saat çalismada ortalama 30 dolar fiyat uretiliyor. ama tabii buna deger deyince, uretilen mallarin oz degerlerinin farkli oldugu izlenimi uyaniyor oysa olabilir, ama mutlak bir dogru degil bu. ekmek ekmektir, ekmek her yerde ayni surede uretilir, ayni malzeme kullanilir fakat fransa'da almanya'da 2 euro'ya satilirken turkiye'de ornegin bunun yari fiyati bile etmez. bizim ekmegimiz daha mi degersiz? dersiniz ki yunanlarin çalistigi ekonomik çerçeve onlarin is gucunun karsiligini bulmasini engelleyecek kadar çag disi, ona eyvallah fakat bir halki komple tembel, verimsiz diye yaftalamadan once iki satir okumak, hadi onu da yapmadiysaniz vicdan denen seye danismak faydali olabilir (guneydogu ile marmara arasindaki gelir ve uretim dengesizligini "kurtler tembel" diye açiklayan bir millete de ne anlatacaksam...) çizdigi siyasi yonetim modelini tartissak da kapitalist ekonominin isleyisini en iyi anlatmis yazar olan karl marx'i okursaniz misal, deger ile fiyat arasindaki farki ve iliskiyi daha derin ogrenebilirsiniz. çekinmeyin, komunizm yok orada, safi liberal ekonomiyi anlatiyor. sonuçta komunizm iyi bir sey olsaydi marx onu da detayli anlatirdi :/

    - yanlis 3: butçe açigi arttiysa bu imkanlarinin uzerinde yasadiklari içindir.

    iste bu ani sabirsizlikla bekliyordum. kredi karti fiyaskolariyla unlu bir ulkenin vatandaslarinin, benzer durumdaki ulkeye bok atmasi paha biçilmez bir keyif veriyor bana. burada borçlanmadan bahsedecegiz. yunanistan'in butçe açigi artisindaki en onemli sebep aldigi ana parayi odeyememesi degil. ab ulkelerinin çogunun devlet borcu artiyor ve bu artis 1980'lerden itibaren hizla tehlikeli boyutlara geldi. bunun sebebi devletlerin butçeleri daha kotu yonetmeleri degil.

    ekonomiyi bir banyo olarak gorun. banyoya az su koyarsaniz ekonomi donmez. çok su koyarsaniz tasar, ya ekonominiz gerçek anlamda buyuyordur yani banyo buyuyordur ve sorun yoktur ya da ekonominin yani banyonun kaldiramayacagi kadar su yani paraniz vardir ve enflasyon riski belirir. buyuyen banyoyu doldurmanin yani para akitmanin iki yolu var: merkez bankasinin para uretmesi veya kredi uzerinden para bulmak. devletler bile yani normal sartlarda para politikalarini yoneten birimler bile artik borç vermiyor ab'de. bu prensip nihayet ab anayasa projesinde (181. madde) ve lizbon antlasmasinda (123. madde) kati biçimde kurala baglandi, neoliberal politikalar sagolsun. peki banyoyu nasil dolduruyoruz? ozel bankalardan alinan krediyle. peki ozel bankalar para basmadiklarina gore nasil kredi veriyorlar? bingo! olmayan parayla. buna fractional reserve banking deniyor, bankalar merkez bankalardan aldiklari teminat ve gerçek paranin 6 katini scriptural money yani suni, kagit uzerinde para seklinde kredi olarak verebiliyorlar. (bkz: kaydi para) devletler bile boyle borçlaniyor ve bu durumda ne oluyor? bingo! faiz oduyorlar. yani teminat verdikleri ve boylelikle ayakta tuttuklari, kiyak geçtikleri, battiklarinda kurtardiklari bankalara borçlaniyorlar ve bu kiyak yetmezmis gibi neredeyse piyasa fiyatindan faiz oduyorlar.

    peki 1980'den beri uçan devlet borçlarinda anapara / faiz payi nedir? haydi yunanistan'i geçiyorum, onlara ders veren (!) fransa'yi ornek aliyorum, ne de olsa onlar super ya. fransa 1973'ten beri merkezi parayla borçlanmiyor yani ozel sektorden kaydi parayla borçlaniyor. bu donemden bugune kadar odedigi faiz yaklasik 1.408.000.000.000 (bin dortyuz sekiz milyar) euro. peki fransa'nin buçte açigi ayni donemde ne kadar artmis? 1.348.000.000.000 (bin uçyuz kirk sekiz milyar) euro. yani fransa borçlandigi kadar uretmis fakat faiz farki butçe açigini neredeyse birebir arttirmis.

    [https://fr.wikipedia.org/…ue_france_1979-2014t2.png https://fr.wikipedia.org/…ue_france_1979-2014t2.png]

    [http://alternatives-economiques.fr/…dette-publique/ http://alternatives-economiques.fr/…dette-publique/]

    kriz patlayana kadar yani 2007'ye kadar yunanistan'in borcu nasil seyrediyor? ayni sekilde, gsmh'nin uzde 20'sinden yuzde 100'une firlayan açiktaki yuzde 80'lik artisin yuzde 60'i borç faizi.

    [http://alencontre.org/…0-du-pib-avant-la-crise.html http://alencontre.org/…0-du-pib-avant-la-crise.html]

    yani yunanlar aldiklari parayi vermemezlik etmiyorlar, anapara payi 2010'a kadar neredeyse yoktu yunan borcunda, her ulke gibi halkin urettigi gelir uzerinden palazlanan bankalara ve sermayedarlara inanilmaz bir kumulatif faiz yukuyle borçlaniyorlar. fransa'yi yunanistan'dan ayiran tek sey, tamamen suni bir gosterge olarak gsmh'ye oran olarak fransa'nin borcunun yuzde 90'larda, yunanistan'in borcunun yuzde 170'lerde seyretmesi.

    - yanlis 4: bu durumdan çikmak için yeterince çaba sarf etmiyorlar, kemer sikma iyidir

    size hiçbir yerde okuyamayacaginiz bir bilgi vereyim mi? yunanistan, ab içinde 2010'dan beri aslinda en çok asama kaydeden ulke. borcun faizi sayilmadiginda (bkz: primary deficit) (bkz: birincil açik) ve hatta parasal dalgalanmalarin yarattigi farklar da torpulendiginde (bkz: structural primary deficit) 2010'da ab içinde en buyuk açigi veren yunanistan, 2014'te yuzde 4 ile en yuksek faiz disi fazlayi veriyor. yani bu alanda en iyi ulke. en kotusu ise yine herkese çok guzel ders verenlerden birlesik krallik.

    yani diger ulkelerdeki gibi zenginlerin elde ettikleri finans gelirlerinden vergi toplanamamasina ragmen diger ulkelere gore çok daha yuksek bir faiz disi fazlasi veriyor fakat ne var biliyor musunuz? o çok ovdugunuz troïka'nin kemer sikma politikalari ve gelir getirici uretim faaliyetlerine yatirim ve tesvikin sinirlanmasi, insanlarin alim gucunun kisitlanmasi yuzunden yunanistan'in gsmh'si yardim programinin baslangicindan beri yaklasik yuzde 25 azalma gosterdi. yani yardim edecegiz diye verilen paranin nasil kullanilacagini da dikte eden sermayedarlar, ulkedeki her 4 euro'dan birini kemer sikma politikalari yuzunden iç etti. yuzde 25 uretim eksisiyle yuzde 4 faiz disi fazla verdiginde bile borcunu odeyemiyorsun, bunu sermayedarlar da biliyordu fakat amaçlari yunanistan'a yardim degil, geçmis kumulatif faizleri odettirip yine faiz geitrecek yeni anapara borcuyla daha çok kâr etmekti. buraya kadar okuyup da bunu anlamiyorsaniz zaten devam etmeyin. daha var çunku.

    - yanlis 5: çipras gominist bir programi kabul ettiremeyecegini biliyordu.

    bak buna da hastayim sevgili kardesim. tarih 22 haziran 2015, yunan hukumeti ab'ye ve imf'e su onerileri yapti:
    + tum emekli maaslarina %5 dayanisma vergisi getirilmesi (iki yilda 240 milyon euro tahmini gelir)
    + emekli maaslarindan kesilen saglik sigorta priminin %4'ten %5'e arttirilmasi (iki yilda 405 milyon euro tahmini gelir)
    + çalisanlarin maaslarindan emeklilik için kesilen payin %1 arttirilmasi (iki yilda 300 milyon tahmini gelir)
    + ozel emeklilik birikimlerine verginin %0,5 arttirilmasi (iki yilda 370 milyon euro tahmini gelir)
    + ozel dayanisma vergisi getirilmesi ve buradan planlanan tahmini gelirin 470 milyon eurosunun isçi kesimine yuklenmesi

    ozet geçmek gerekirse toplam 8 milyar euroluk tasarruf planinda 4,5 milyar euro tasarruf isçi ve emekli uzerinden elde ediliyor, zaten vergi kaldirmanin sorun oldugu isveren ve sermayedarlara dusen dayansima payi 3 milyar euro.

    ama tum bu tasarruflari insafli biçimde, insanlarin alim gucune fazla yuklenmeden ve uretimi (dolayisiyla gsmh'yi) oldugu seviyede tutabilecek sekilde yapmayi onerdiler. bu oneri avrupa ve imf tarafindan reddedildi.

    vaktiniz, ingilizceniz varsa suradan bakabilirsiniz oneriye:
    [http://s.kathimerini.gr/…ticle-files/protasi--2.pdf http://s.kathimerini.gr/…ticle-files/protasi--2.pdf]

    simdi ileri zekali ne is olursa yaparimci gençlige gore bunlar gominist ekonomi onerileri ve zaten o yuzden hiçbir geçerlilikleri yok. bana en çok tasarrufu isçi uzerinden yapmayi vaad eden bir komunist hatta sosyalist ekonomi plani gosterin lutfen. hayir biz o donemleri gormedik ama sermayenin bile az buçuk insafli davrandigi, uretime prim verilen bir donem vardi 1980'den once, ona komunizm falan degil, keynesyen ekonomi deniyordu. hani o liberal sistemin en buyuk refahi urettigi ve gelirleri gorece en adil dagittigi donem var ya, belki babalarimiz hatirlar. gidip bir sorun. keske syriza gerçekten komunist bir program gudup her seyi kamulastirasydi, yemin ederim burada belki bilincinde bile olmadan degirmenine su goturdugunuz sermayedarlarin suratini gormek isterdim. adamlar kemer sikmayi reddetmedi bile, sadece insaflica yapilmasi için imkanlari zorladi ve agababalar bunu bile kabul etmedi. komunist programlar çokmus, he ya...

    - yanlis 6: adamlar zorla euro'dan çikacaklar, avrupalilar her yolu denedi

    avrupa yunanistan'in bu az yukarida linkini verdigim planini reddederek bir darbe gerçeklestirmistir. bu plani kabul edip ekonominin dogrulmasini seyretme riskine girmek istemediler çunku ab'nin ekonomik doxa'lari disinda bir çozumun var olabilmesi bile onlari urkutuyor. bana biri sunu açiklayabilir mi mesela: bir sermayedar için en onemli unsur parasini geri almak degil midir? peki avrupa birligi ve imf neden paralarini kaybetmeyi bile goze aliyor fakat yunanistan'a baska çikis yolu imkani birakmamak ve kendi politikalarini dikte etmekte diretiyor? çunku sermayenin gordugu su: bugun 200 milyar kaybetmek, ileride sistemin surdurulebilir olmadigini anlayacagi için itibar etmeyecek 500 milyon vatandasin guvenini ve kayitsiz sartsiz biatini kaybetmek kadar tehlikleli degil onlar için. iste bu yuzden avrupa'nin amaci yunanistan'in dogrulmasi, avrupa'da kalmasi veya çikmasi, euro'ya devam etmesi veya etmemesi degil. avrupa'nin amaci diger ulkelerde çikabilecek podemos gibi olusumlarin yukselisini kirmak için syriza'yi kendi seçmeni onunde rezil etmek, onurunu kirmak ve onlari ikilemde birakmak:
    - çikin, hiçbir ortaginiz kalmasin, ekonomik kriz dolayisiyla popularite kaybedin;
    - kalin, dediklerinizi yapamadan kalin ve uzun vadede sozlerinizi tutamadiginiz için popularite kaybedin.

    oysa tarih, itibari ve onuru zedelenen, asagilanan halklarin nasil tehlikeli hale geldiklerini yeterince yazar. gorulen o ki sermayedarlar, o tehlikeyi bile gelecekteki yatirimlarini kaybetmeye tercih edecek kadar akli dengelerini yitirmis durumda.

    izlanda, arjantin gibi ulkeler herkese siktiri çekerek baska bir modelin mumkun oldugunu gosterdiler fakat onlarin ekonomileri yunanistan'inki gibi baska ulkelerde kayip yaratabilecek karmasiklikta degildi. iste yunanistan bugun baska bir modeli içeriden zorluyor, kor goze parmak sokuyor. yenilebilir ama bu yenilgiye sevinen zavallilarin bilmesi gereken sey: kazananlar arasinda onlar da olmayacak, sen ben olmayacagiz.

    havuz medyasindan hallice avrupa medyalari simdiden "yunanistan'in iflasi bize vatandas basi kaça mal olacak?" diye haber yapip korku salmaya basladiysa, bunun bir sebebi var. bunu anlayin. iki dakika size anlatilan masallardan, beyninize kazilan dogrulardan siyrilip bir dusunun. siz olsaniz bu dayatmaya evet der miydiniz diye.

    son olarak, piketty, stiglitz gibi yunanistan'in borcunu silin diyen dunyaca unlu ekonomistler salak, brussels solvay business school'daki bazi ekonomistler bile borcun sadece kagit ustunde degerlendirilen suni bir sey oldugunu soyleyebilecek kadar salak ama bir tek bizim eksiciler akilli. sermayedarin dilinden konusmak kotu...

  • vay be hala belli yıl aralığında halka refah yarattığı dillendirilen kişi. neymiş bu refah ? daha da basitleştireyim. bizim 100 yıldır beyoğlu istiklal caddesinde bir mağazamız var dedem dişini tırnağına takıp çalışmış çabalamış servet üstüne servet koymuş ama bize de tasarruflu olmayı öğretmiştir yani ailede kimse öyle mercedes'e bmw'ye binmez. arabaya, giysiye para vermez ama gelecek kaygımız da yoktur. şak diye çıkartır milyonu yapıştırırız gerekli durumlarda mesela bu ailenin dedesi rahmetli olsa ben dedemin ailesi için kurduğu varlığındaki tüm mülkleri ve demirbaşları satıp 20 sene boyunca o partiden bu partiye ferrariyle gidip otel otel gezip parayı yesem çevremdekilere de yedirsem anneme güzel takılar alsam ama çok para harcadığımızdan ötürü gelecek kaygımız olmaya başlasa gerektiğinde önemli anlarda cash para çıkaramıyor duruma düşsek, şimdi biz 20 yıl refahta yaşamış mı oluyoruz yoksa 100 yıllık birikimimizi çarçur etmiş mi oluyoruz ?

    edit: hay allah ya kendimce ‘refah getiren’ başgan tantanasının safsata olduğunu anlatmaya çalıştım şimdi de başlığa ‘kendisi iyi ama çevresi kötü’cüler doluşmuş, ne yapayım buna da amcamdan mı örnek vererek anlatayım. bu adamın hala bir şeylerden haberi yok, eksik bilgilendiriliyor filan diye düşünüyorsanız artık sizi naifliğinizle kara deliğe bırakıyorum.

  • şu troller artık şuna karar versin:

    reisiniz abd ye sözde laf söyleyince alkışlıyorsunuz. yan yana samimi pozlar verince alkışlıyorsunuz.
    isveç, finlandiya nato'ya giremez deyince alkışlıyorsunuz, nato'ya girmesine laf etmeyince alkışlıyorsunuz.
    selman katildir deyince yürü be reis diyorsunuz, sarayda çalgı çengi yapınca heyt be reis diyorsunuz.
    bu fakir bu görevde olduğu sürece papazı alamaz deyince coşuyorsunuz, papazı verip bir şeyi alamayınca yine coşuyorsunuz.
    nas var faiz düşecek deyince kendinizi kaybediyorsunuz, sınırsız faizle kur korumalı mevduat açıklayınca kim tutar seni reis diyorsunuz.

    bir işiniz haram bir işiniz helal. ya tam kafir olun ya tam müslüman.

  • kurtuluş savaşı esnasında gerçekten de kurşun sıkmayan önemli bir kitle olmuştur.
    bu kitle,
    padişahın işgalcileri dostumuz ve misafirimiz, mustafa kemal ve silah arkadaşlarını vatan haini ilan etmesi ile padişahtan yana tavır almıştır.
    dolayısıyla kaybeden taraftadırlar ve tabiki kutlama da yapmazlar.

    kutlama, kazanınca ya da sevinince yapılan bir etkinliktir.

  • ikinci dünya savaşı'nın dönüm noktası olan d-day başladığında, adolf hitler'i uyandırmaya korktukları için savunma birliklerinin geç kaldığı anlatılır. bu ona benzemiş, demek ki tek kişide tüm yetkileri toplarsan kaybedersin.

    zaten rte iyi biri, çevresi kötü *. böyle yırtamazsınız.

    edit: ankara için sabah namazı saati 6, reis namaza kalkmıyor mu yoksa?

  • uludağ ilahiyat mezunu daily sabah gazetesi yazarı adamın açıkladığı ankete güvenen varsa buyursun okusun.

    ben almayayım.

  • allah kimseyi 5-10 sene öncesine kadar milis ilan edip, şerefine kadar sövdüğü birisine güller gönderecek kadar omurga yoksunu yapmasın, yaratmasın gerçekten.
    ibretlik bir ittifak oluşumu.

  • ya bu amk muhalefeti ne işe yarıyor.kadrolarında en az 50 tane üst düzey hukukçu vardır,bu tip konularda hiç adım atıyorlar mı acaba.bu ülkedeki cep telefonu,imei kaydı mevzuları ticari bir mesele değil insan hakları ihlali boyutuna ulaştı artık.imei'den sorumlu bir devlet bakanı falan olduğuna inanıyorum artık.üçüncü dünya ülkelerinde bile bu kadar ciddiye alınmıyor ya bu imei mevzusu.parasını ödeyip aldığım bir cihazı devlet nasıl kafasına göre kapatabilir ya.gel klimamızı,televizyonumuzu,çamaşır makinemizi de mühürle oldu olacak.

    debe editi:arkadaşlar ben bugün bir şey farkettim,belki daha öncede farketmiş olabilirim ama bugün iyice emin oldum.bu hükümetin bizi 22 yılda getirdiği duyarsızlık ve protesto etme reaksiyonlarını törpülemesindeki en büyük araçlarından birisi sosyal medyaymış.bakın sevmediğimiz bir durumda hemen açıyoruz x,insta ya da ekşi döküyoruz sinirimizi kelimelere geçiyoruz.sosyal medyadan önce içimizde şişiyordu bu biriken adaletsizlikler ve gerçek anlamda protesto edebiliyorduk,bu durum en son gezi döneminde yaşanmıştı.artık sinirimizi sosyal medyaya yazıp geçiyoruz,zaten düzelmeyeceğine de eminiz o ayrı.