hesabın var mı? giriş yap

  • turkiye'de silah sahibi olmanin ne kadar da basit oldugunu bizlere tekrar gosteren bir olayda yaralanan sarkici.

    bir de gun gecmesin ki hakkinda chain mailler yollanmasin;

    bir inşaat işçisi, ancak yasa dışı yollarla sıfırdan bu noktalara gelebilir.
    gazetelerden;
    - 1981'de izmir fuarında polise hakaretten tutuklandı.
    - 1990'da kokain operasyonu sanığı; 1994'te beraat.
    - 1990'da şehmuz iigin'le kaset yüzünden anlaşmazlık yaşadı.
    etilerdeki villası kundaklandı.
    - 1990'da maksim gazinosunda ayağından vurdular.
    - 1991'de urfadan bağımsız aday oldu. seçim kampanyasına havaya 5 el
    ateş açarak başladı.
    - 1995'te hasan heybetlinin sünnet düğününde "meskun mahalde ateş
    açmaktan" gözaltına alındı.
    - 1996'da urfada ahmet toptanla tartıştı. yeğeni fevzi tatlı'ya öldürttü.
    - 1998'de arabasını kurşunlayan hasan boranın adamı a.uçmak
    kurşunlanarak yaralandı.
    - eski menajeri hasan boranın müzik şirketi oğlu ahmet tatlı ve
    adamları tarafından basıldı.
    - 2000'de iki ruhsatsız tabanca için gözaltına alındı.
    - 2000'de pilot nusret ertürkü tehditten savcılığa ifade verdi.
    - 2002'de derya tuna bacağından vuruldu.
    - 2003'te asena bacağından vuruldu.
    - 18 yıl hapis isteği ile sauna çetesi üyeliğinden yargılandı.
    - yd: anımsadığım kadarıyla 7-8 yıl önce milliyet gazetesini alenen
    "yok ederim" gibi sözlerle tehdit etti. (savcı ve basın adeta sus
    pus..)

    biz böyle birini cumhurbaşkanı, başbakan, devlet ve türk medyası
    tarafından adeta kahraman ilan ederek, kimseye gösterilmeyen ilgiyi
    gösterdik.

    ve suçlarının ne olduğu bilinmeden yüzlerce gazeteci, bilim adamı,
    subay tutuklu... haberal, perinçek, balbay, özkan ve niceleri hücrede.

    avrupa, amerika, japonya dahil tüm dünyanın her konserini 15 dakika
    ayakta alkışladığı fazıl say ve muhalif "gerçek"sanatçılar adeta vatan haini..

    halka, gençlere ne güzel örnekler sunuyoruz..
    geleceğimizi ne güzel hazırlıyoruz.

    --- fin ---

  • bir kişi de çıkıp düzgün bir şekilde haberi ve tweeti açıklamamış.

    mark zuckerberg facebook aracılığıyla canlı yayında bir soru-cevap yaparken, adamın birisi "elon musk'un yapay zekâ konusunda büyük çekinceleri var, ne düşünüyorsunuz, dünyayı nasıl etkileyebilir?" diye soruyor.

    mark zuckerberg de, elon musk'u yapay zekâ konusunda insanları korkutmakla suçluyor ve bu konuda iyimser olduğunu belirtiyor. günümüz teknolojisinin de hem iyi hem de kötü amaçla kullanılabileceğini ve yapay zekânın da bundan farksız olduğunu söylüyor. bu sırada yapay zekâ ile trafik kazalarının azaltılabileceğini, insanların sağlık hizmetini daha iyi alabileceğini iddia ediyor.

    elon musk ise daha önceden yaptığı konuşmalarda yapay zekânın devlet kontrolü altında belli şartlara uygun olarak geliştirilmesi gerektiğini çünkü insanlığın temeli için risk yaratabilecek bir olay olduğunu, kimsenin yeterince ciddiye almadığını söylüyor. ben sürekli insanları uyarıyorum ama sanırım millet robotun tekinin sokakta bir insanı öldürdüğünü görene dek ciddiye almayacak, çünkü bu insanlara çok uçuk bir şeymiş gibi geliyor diyor.

    daha sonra da mark zuckerberg'in bu söylemiyle ilgili yapılan bir habere twitter'dan yanıt veriyor elon musk ve "mark ile bu konuda konuştum ama bu olayı anlama kapasitesi çok sınırlı" diyor.

    böyle konularda sanki tüm türkiye advanced ingilizce biliyormuş gibi davranıp, bilmeyenlerle de dalga geçecek şekilde entryler girmek "kutsal bilgi kaynağı" denilen bir yere ne kadar uyuyor acaba?

    bundan bağımsız olarak kendi ve hiçbir uzmanlığa dayanmayan düşünceme gelirsem, evet böyle potansiyel dahi olsa tehlike yaratabilecek bir şeyin tamamen kontrolsüz olması doğru değil. elon musk'a katılıyorum.

  • zeki görünmesinin sebebi etrafındakilerin ondan daha salak olması olabilir.

    ayrıca editi: ayrıca “hakkımda 215 sayfa entry girilmiş, o 215 kişiyi ahırda parası neyse verip çalıştırırım” demiş. arkadaş ekşi sözlükte her yazara bir sayfa verildiğini sanıyor galiba. sözlüğü baya bildiğin sözlük sanıyor olabilir. neresinden tutsan elinde kalıyor adam ya.

  • artık halkın arasında olmaması, sokak jargonundan, gençlerin esprilerinden uzak olması nedeniyle eskisi kadar güldürmüyor. kendi kısıtlı arkadaş çevresinde, elit zevklerin içinde yaşarken halka inmesi zorlaşıyor. onun işinde üretkenlik için gözlem şart ama artık o şansı pek yok.

  • batık olmasının en büyük sebebi 1982 de falkland savaşı ve 2001 krizidir. bir de buna rüşvet yiyip, ülke mallarını özelleştiren yöneticiler eklenince durum kaçınılmaz olmuştur.

    yalnız değinmek istediğim başka bir nokta var,
    bir kaç araştırmam sonucunda çok benzer iki ülke olduğumuzu fark ettim.

    şimdi bakıyoruz, arjantin 9 kere iflas açıklamış bir ülke. merkez bankası rezervinin dış borçlarına oranı %15 ki bu sayının normalde %70'lerde olması gerekir.

    peki türkiye'de bu oran nedir? %18.

    geri dönelim, 2021 yılında dolar karşısında en çok değer kaybeden ikinci para birimi nedir? arjantin pesosu.

    peki en çok değer kaybeden birinci para birimi nedir? evet, türk lirası.

    "yov griz varsa ergeşde araba var" denilen türkiyenin nüfusu 83 milyon 25 milyon araç var, yani nüfusun %30'u, bu avrupa ülkelerinde %50-60, amerika'da %85 civarında.

    gel gelelim arjantin'in nüfusu 45 milyon ve 15 milyon araç var. yani nüfusun %30'u araç sahibi. aa. halbuki ekonomisi iyiymiş arjantin'in.

    bitti mi? bitmedi.

    dış borcun milli gelire oranında arjantin başı çekiyor, hemen ardından şaşmaz takipçisi türkiye geliyor.
    3. güney afrika
    4. meksika
    5. endonezya

    bitti mi? bitmedi. düşük ve orta gelirli ülkeler arasında en çok borcu olan 6. ülke 440 milyar dolar ile türkiye, 279 milyar dolarla arjantin 8. sırada bizi takip ediyor.

    yani kendiniz öyle avrupayla falan kıyaslamayın. bizim kendimizi kıyaslamamız gereken ülkeler arjantin, brezilya, endonezya, güney afrika gibi ülkeler.

    edit: zaten morgan stanley'nin cari açık ve enflasyon oranlarının yüksekliği ve dış yatırımlara duydukları ihtiyaç dolayısıyla bahsettiği kırılgan 5'li de hindistan, brezilya, endonezya, türkiye ve güney afrika.

    o yüzden fransa'da şöyle, almanya'da böyle demeyin. onlar bizim rakiplerimiz değil. endonezya'da nasıl onu anlatın mesela.

  • sevgili ekşici dostlar,

    insanları yönlendirme konusunda silah ve sopadan daha fazla etkili olan en önemli araç psikolojik baskı taktikleridir.

    böyle bir durumda kendinizi ve ailenizi hatta sevdiklerinizi koruyabilmeniz için ailenizin algı yönetimi uzmanı olarak size bir kaç kuple bilgi vereceğim umarım işinize yarar efendim.

    taktik 1 - kötü sürpriz

    insan beyni sürekli denge arayışı içindedir. eğer tahmin edilebilir bir durumsa en kötü durumlara bile beynin alışabilir. örneğin seni bağlayıp bir odaya tıkarlarsa ve her gün saat tam on ikide gelip yüzüne iki tokat atarlarsa ilk başlarda duyduğun korku ve acı bir hafta geçtikten sonra azalır çünkü beynin durumu öngörebildiği için denge durumu oluşturur. ancak ertesi gün saat sekizde aniden odaya girip sana tek bir tokat atarlarsa şoka girersin çünkü beynin denge sistemi bozulur. bu taktikte amaç sana öngörülemez bir ortam oluşturup beynini telkine açık hale getirmektir. örneğin seninle cuma günü saat üçte kendi ofisinde önemli bir iş konusunda görüşmek için randevu veren biri bu görüşmeyi aniden saat beşte farklı bir mekana döndürürse o toplantı için yaptığın tüm hazırlıklar çöpe gider ve ne yapacağını bilemez hale gelirsin. ya da sana sürekli iyi davranan birisi aniden saldırırsa veya sana kredi vereceğini söyleyen banka son dakika da krediyi geri çekerse beynin gene boşluk durumuna geçer. çözüm her tür kötü sürprizde kendine doğru karar verebilmek için süre tanımaktır ve kesinlikle ani kararlarla zorlanmaya izin vermemektir.

    taktik 2 - zaman kısıtlaması koyma

    bu taktik önceki taktiğin bir devamıdır. buna göre beynimiz panik durumuna girdiği zaman adrenalin salgılar ve bu hormon tüm mantıksal süreçleri kapatır. yani heyecanlı ve acil hiç bir durumda normal mantıklı kararlar verme şansınız yoktur. bunu bilen manipülatörler sizi her zaman acil kararlar vermeye zorlarlar. bu kapsamda "rezervasyonlarımız dolmak üzere" , "bu fırsatı değerlendirmek için sadece bir gününüz var" veya "seninle hemen buluşmamız gerekiyor çok önemli hayati bir mesele var" gibisinden oltalar atılır. sana tavsiyem dostum hiç bir konuda etraflıca düşünmeden karar verme ve seni aceleye getirmeye çalışanlara dikkat et.

    taktik 3 - alaycılık

    hepimizin güvensizlik duyduğumuz yönleri vardır. kimi saçını beğenmez, kimi eğitim durumundan hoşlanmaz kimisi doğduğu yerden hazzetmez. eğer bir konudaki güvensizliğiniz manipülatör tarafından fark edilirse (ki iyi bir gözlemci bunu hemen fark eder örneğin en çok eleştirdiğin konu bir ipucudur) hassas noktanıza doğru laf dokundurmalar ve alaycı güdümlü füzeler yollamaya başlar. örneğin saçınızın dökülmesi zayıf noktanızsa kellerle alakalı yapılacak her tür espri ayarlarınızı bozacaktır. bu durumda öfke veya utanç duygusu beyninizin düzgün çalışmasını engeller ve normalde mantıklı değerlendireceğiniz bir durumda saçma sapan kararlar vererek kendinizi ziyan edersiniz. şakayla karışık bu tür dokundurmalar yapanlara kızıp öfkelenmek yerine sakince amaçlarını analiz etmeye çalışın ve odaklanmanızı arttırın.

    ek hediye : bu konuda ilginç bilgiler için kanalımda bulunan "günlük hayatta algı yönetimi" videomu tamamen ücretsiz ve bedava izlemeni tavsiye ederim.

    işte kanalım

    https://www.youtube.com/c/aydinserdarkuru

    sevgilerimle