hesabın var mı? giriş yap

  • - silah ruhsat yaşını 19'a indir. insanlar adaleti kendileri sağlasınlar.
    - anayasayı değiştirip yükün bir kısmını hükümete devret. hukukçularımız hsyk üyeliği, anayasa mahkemesi üyeliği gibi şeylerle çok vakit kaybetmesinler davalara odaklansınlar.
    - özel yetkili savcıları biraz rahat bırak. telefon dinlemelerinde falan hukuki süreleri aşmalarına izin ver. yıllarca tutuklu tutmalarını sağla. her seferinde savcı tekrar tekrar adamı içeri almakla uğraşmasın. kafadan bi 3 yıl sonra bi 3 yıl daha böyle 6 yıl. savcıyı rahat ettirin artık yeter!
    - site kapatma yetkisini şöyle bağımsız bi devlet kurumuna devret. mahkemeler bunlarla uğraşmasın.
    - deniz feneri gibi zor davalarla uğraşan savcıları toptan görevden al. savcılar kolay davalarla uğraşsın işini çabuk halletsin.
    - polise ağır silah satın alma yetkisi ver. adalet ihtiyacını azaltsın.

    edit: aa yapılmış lan bunlar. e süper?

  • şimdi, edmund hillary bu yeryüzünün görüp görebileceği egosundan sıyrılmış en insanüstü varlıktır. şerpa tenzing norgay ile everest zirvesini yapıp ölümsüzlüğe adım attığında bile bu durşundan bir mm bile geri adım atmamıştır.

    öncelikle bilmeyenler için söyleyeyim, şerpa dediğimiz adamlar himalaya bölgesinin yerli halkı. nepalli bunlar, dağa tırmanmaya gelen gruplara hem rehberlik yaparlar hem de yüklerini taşırlar, bu sayede geçimlerini sağlarlar. işte tenzing norgay da bunlardan birisi. bu insanlar doğrudan ekpedisyon grubunun üyesi değildir ve çoğunlukla da dağları fethedenler arasında adları anılmaz.

    işte hillary son tırmanışa tenzing norgay ile birlikte çıkmıştır... ve zirveye önce hillary değil tenzing varmıştır... istese "tenzing, koçum sen biraz kenarda dur... önce ben ayak basayım" demesi işten bile değildi... bu dünyadaki ademoğullarının %99'u böyle yapardı. şerpalar bazı grupların -özellikle de almanların- çok kötü davranışlarına maruz kaldıklarından yakınırlar... okuduğum bir yazıda tanınmış bir şerpa bir zirveye neredeyse 10 kere ekpedisyona katıldığını ama hiç zirve yapmasına izin verilmediğinden yakınıyordu. " dostum senin işin bu değil, sana rehberlik için para verdik, işin buraya kadar" diyerek zirveye metreler kala durmak zorunda olduğunu yzıyorsu. sonunda şerpalar toplanıp kendileri bir ekspedisyon yapmışlar da zirveye öyle ayak basmış...

    everest'e ise önce tenzing ayak bastı, hillary onun fotoğrafını çekti. [ http://www.nealmueller.com/?attachment_id=726]. sonra hillary çıktı... hillary'nin fotoğrafı mı? yok ki...tenzing onu fotoğraflamak istedi...
    "afterwards, tenzing offered to take hillary’s photograph but he declined, as norgay recalls: ‘ı motioned that ı would now take his picture. but for some reason he shook his head; he did not want it’."

    nedendir bilinmez... hillary zirvede tek bir fotoğraf bile çektirmedi... efsanevi fotoğrafta tenzing vardı...

    sonra ne mi oldu? hillary "sir" ünvanı aldı. tenzing ünlü oldu ve rahat bir hayat sürdü. hillary ve tenzing ömürleri boyunca çok sıkı dostlar oldular. hillary defalarca nepal'e gitti. onlarca okul ve hastane açılmasına ön ayak oldu. fahri nepal vatandaşı yapıldı...

    ikisi de cennette şimdi bu güzel insanların. toprakları bol olsun...

  • by the way, kendisi şii değil arap alevisi'dir... tespitten önce bilgi evrensel bir gereksinim, her konuda, her zaman...

    sadece şöyle bir örnek vereyim, türkiye'ye taş atımı mesafede bir kasaba var. idlib'e bağlı adı cisr eş-şuğur. bu kasaba 6 haziran 2011'de büyük bir katliama uğradı. türkiye'den sızan militanlar, kasabada yakaladıkları 150 kadar memur, asker ve polisi parçalayıp ya toplu mezarlara doldurdu ya da asi nehri'ne attı. olaylar ilk duyulduğunda cisr eş-şuğur'da 'esad'a isyan çıktığı, askerlerin basıp sivilleri katlettiği' söylendi. bu yalan tutmayınca ikincisine geçildi. iddialara göre kentteki askerler esad'a isyan etmiş, esad'a bağlı 'alevi' cumhuriyet muhafızları kasabayı basıp o askerlerle çatışmaya girmişti. sonra aa'nın -bakın aa'nın- haberinde bile kasabadaki katliamı 'muhaliflerin' işlediği açıkça konuldu, çünkü halk bunu anlatıyordu.

    velhasıl kelam, bugün cisr eş-şuğur 3 yıldır kuşatma altında. tr sınırındaki ender suriye ordusu kontrolündeki bölgelerden biri. üç yıldır bu kasaba cihatçıların yüzlerce saldırısını püskürttü. kasabanın ahalisi, kuşatma altında kadınıyla erkeğiyle silahlanmış, türkiye'den günü birlik elini kolunu sallaya sallaya geçen ve kendilerine ölüm yağdıran cihatçı katiller sürüsüyle boğuşuyor. üç yıldır...

    bu hikayeyi şundan anlattım, anlatılan büyük yalanın aksine, esad'ın iktidarda kalmasını sağlayan esas faktör sünniler. yüzde 70'i sünni ülkede, aksi mümkün olabilir miydi? inanmayana "buyrun size cisr eş-şuğur" diyorum. sünni cisr eş-şuğur en iyi cevabı veriyor...

  • kimsenin etnik kökeni ve kültürü nedeniyle kimseden daha iyi veya daha kötü olmaması, bu konunun vicdan ile ilgili olması nedeniyle geçerli olmayan genellemedir.

    edit: başlık başımıza kaldı denilen durum buymuş meğer.

  • “mavi balina” ismi verilen korsan bir oyun amerika, avrupa ve asya’da onlarca çocuğun intihar etmesine sebep oluyor. oyun “kötü niyetli algı yönetimi” teknikleri içerdiği için oldukça tehlikeli ve ülkemizde de yayılmasının önüne geçmemiz lazımdır.

    1) oyun bugün hapiste olan rus philip budelkin isimli 21 yaşında ruh hastası bir programcı tarafından yazıldı. budelkinin algı yönetimi tekniklerini nereden öğrendiği belli değil ama kullandığı sistematik yapıyı incelediğim zaman bir yerlerden bunun eğitimini aldığı belli. (işte tam da bu yüzden herkese eğitim vermiyorum)

    2) oyuna mavi balina ismi verilmesi bu balinaların depresyona girdikleri zaman intihar ettikleri hikayesi sebebiyle. oyunun tüm dizaynında da “mavi” bir renk hakim. mavi bilinçaltı olarak üzüntü, depresyon ve uyku hali etkileri verir. (mavinin belli tonlarını doğru şekilde kullanarak insanlarda depresif durumlar üretmek mümkündür. örneğin mavinin "özel bir tonuna" boyanmış bir odaya girdiğiniz zaman kısa bir sürede kendinizde nedenini bilemediğiniz bir üzgünlük hatta hıçkıra hıçkıra ağlama hissi duyabilirsiniz. bu teknik özellikle büyük toplantılarda rakiplerini etkilemek isteyen iş adamları ve politikacılar tarafından kullanılır. toplantı odasında giren rakibiniz bir anda duygularına hakim olamayıp doğru düşünemeyecek hale gelir ve ondan her tür tavizi kolaya koparırsınız.türkiyede bu işlerden haberi olmayan bir çok işadamı ve politikacının bu şekilde oyuna getirildiğini tahmin ediyorum.)

    oyun herkese açık değil ama bu işin başında birkaç ruh hastası var ve bunlar ruhsal olarak zayıf olduklarını düşündükleri çocuklarla ınternet üzerinden tanışıp bu oyunu yolluyorlar. bazı durumlarda ınternet üzerinden tanıştıkları çocuklara onların tüm bilgilerini çaldıklarını ve eğer oyunu oynayıp bitirmezlerse tüm ailelerini öldüreceklerini söyleyerek şantaj yaptıkları bilgisi de var.

    3) oyun tam 50 gün sürüyor ve her gün çocuğa bir görev verilerek yavaş yavaş intihara hazırlanıyor. burada kullanılan psikolojik hazırlama teknikleri (priming) kademeli algı kaydırma dediğimiz bir teknik. burada bir insana bir şey yaptırmak istediğiniz zaman önce ufak taleplerden başlarsınız ve her birini yaptıktan sonra daha büyük bir talepte bulunursunuz. böylece kişi sizin isteklerinizi yapmaktan rahatsız olmaz ve nereye yönlendirildiğini fark edemez. bu tekniğin değişik varyasyonları satış pazarlama ve ikna tekniklerinde kullanılır. çocukların beyinleri gelişme aşamasında olduğu için bu teknik onlarda çok daha kolay işler.

    4) 50 gün boyunca çocuğa önce belli korku videoları, rahatsız edici müzikler dinletiliyor. örneğin sabah saat 4’te kalkıp belli bir video izlemesi isteniyor. uykusuz durumda bu tür videolar çocuğu daha fazla etkiliyor. (uykusuzluk zihni daha ikna edilir hale getirir.sorgulanan insanların uykusuz bırakılmasının sebebi budur. bazı algı yönetimi tekniklerinde insanları belli bahanelerle uykusuz bırakma yöntemleride kullanılır) daha sonra vücudunun çeşitli yerlerine kollarına, dudaklarına ufak yaralar açması söyleniyor. her bir görevi bitirdikten sonra çocuğa bir sonraki görevi verilmekte. belli durumlarda yüksek bir yere çıkıp ayaklarını boşluğa sallandırma veya koluna iğne saplama gibi isteklerde bulunuluyor. tüm bu süreç boyunca çocuğa bir “mavi balina” olduğu ve mavi balinaların ona mutluluk getireceği telkini kademeli olarak arttırılmakta.

    5) oyun oynarken sürekli birileri çocuklara chat üzerinden emirler gönderip telkinlerde bulunmakta. önce çocuğun kendine zarar vermekten zevk alması sağlanıyor. verilen görevler hep gece geç saatlerde veya sabaha karşı. böylece çocuğun uykusuz kalması sağlanarak zihninin zayıflatılması amaçlanmakta. eğer kurban bir kız çocuğuysa sürekli şişman veya çirkin olduğu, erkekse başarısız olduğu ona telkin edilerek “aşağılık kompleksine” girmesi sağlanıyor. ona tüm bu dertlerinden kurtulmasının tek yolunun “mavi bir balina” olmak olduğu sürekli telkin ediliyor.

    6) oyunun son görevlerinde çocuk artık kendisine zarar vermeye iyice alışmış oluyor ve kendisine güvenini tamamen kaybediyor. uykusuzluktan zihni de iyi çalışmıyor. tüm bu süreçte eğer oyun hakkında kimseye bir şey söylerse aile ve arkadaşlarının öleceği ona söyleniyor. çocuk bu sebeple kimseyle konuşamıyor.

    7) en son görevlerden biri bıçakla koluna bir balina resmi çizmesi. çocuk bunu yaparsa artık son aşamaya gelmiş sayılıyor. ellinci günde çocuğa artık ”mavi balina” olmasının zamanının geldiği ve intihar etmesi talimatı veriliyor. 50 gün çok bilinçli seçilmiş bir unsur çünkü beyin belli eylemleri 21 günden fazla yaparsa sinir sisteminde yeni hatlar oluşturuyor ve bu eylemleri yapması kolaylaşıyor. örneğin askeri ve polis okullarında ilk acemilik eğitiminin 50 ila 60 gün olmasının sebebi de budur. bir kısım çocuk artık psikolojik olarak harabeye döndüğü için bu son emri hemen yerine getiriyor. direnç gösteren çocuklara da artık bu aşamadan sonra geriye dönüş olmadığını ve eğer “mavi balinalara” ihanet ederse tüm sevdiklerinin acılar içinde öleceğini,kendisinin de öldürüleceği tehdidi yapılıyor ve kendisini feda etmesi gerektiği söyleniyor. bir kısım çocuk bu aşamada intihar ediyor.

    8) bu oyun son derece tehlikeli algı yönetimi teknikleri içermektedir. algı yönetimi bir bıçak gibidir onunla ekmekde kesebilirsiniz,insan da bu tamamen uygulayanın vicdanına kalmıştır. bu sebeple anne, baba ve öğretmenlerin zamanında durumun farkına varıp müdahale etmesi çok önemlidir çünkü çocuğun bu kadar kuvvetli tekniklerle kendi başına mücadele etmesi çok zordur. genelde aileleri çalışan ve yeterince ilgi gösterilip takip edilmeyen çocuklar bu saldırının hedefidir.çocuğun davranışlarının ve uyku düzeninin de iyi takip edilmesi lazım. uzun saatler özellikle gece saatlerinde internet’e girmesinin kontrolü de çok önemli. en önemli meselede çocuğun vücudunda bir kısım yaralanmalar ve acayip çizimler olup olmadığının kontrolü. kısacası çocukların başı boş bırakılmaması ve sürekli takip edilmeleri gerekiyor. ailelerin yapamadığı yerde görev öğretmenlere düşüyor. çünkü eğer bu iş zamanında ortaya çıkartılabilirse çocuğun bu ruh hastalarının elinden kurtarılabilmesi mümkün.

    9) algı yönetimi konusunda insanlarımızın bilgi sahibi olması hayati önem taşımaktadır. bu konularda özellikle okullarda öğrenci ve velilere seminerler verilebilir. bu tür sosyal medya paylaşımlarının mümkün olduğunca fazla insan tarafından okunması sağlanabilir. ama en önemlisi türkiye cumhuriyeti devletinin bir algı yönetimi politikası ve stratejisi olması lazımdır. “milli algı stratejisi” üzerinde çalışılması ve sadece fetö gibi kötü niyetli yapılanmaların,dış odakların üzerimizde yaptığı çalışmalar değil bu tür kötü niyetli korsan saldırılara karşı da milli stratejiler oluşturulması lazımdır. eğitim, ekonomi, medya, siyaset, din ve bilişim alanlarının her birinde ciddi bir algı stratejiniz yoksa bu tür ruh hastaları elinde oyuncak olursunuz. çünkü karşınızdakiler boş hamaset değil “bilimsel teknik” kullanırlar.

  • --- spoiler ---

    sevgili gençler,
    2020 mücadele ile geçiyor. zorluklara millet olarak göğüs geriyoruz. çok şükür başarımız ortada. bu başarının altında anlık reflekslerle değil istişare ve sorumluluk bilinciyle alınan kararlar var. bu başarının altında milletimizin her bir ferdinin imzası var.
    #yks2020, ilk açıklandığı tarihten 1 hafta sonrasına ertelendi. ancak bu sınavda müfredattaki önemli bir kısımdan muaf olacaksınız. ayrıca sınav süresini de artırdık. bunun yanında barajı 10 puan düşürerek 170'e çektik. bu yılki maraton inşallah çok daha rahat geçecek.
    --- spoiler ---

    böyle bir sıvama olamaz. önce bir ay öteleyip sonra bir ay geri aldık değil, ilk açıklandığı tarihten bir hafta sonra yapılacak demiştir. sınav süresini artırdık ve barajı düşürdük diye de lütuf gibi sunmuştur. halbuki çalışan öğrencinin zor konulardan sonra zaman yönetimi kozu da elinden alınarak öğrenci seçimi zorlaştırılmıştır. barajın düşmesi şu ortamda zaten yıkık olan eğitim sistemine tüy dikilmesidir.
    takdir yüce türk gençliğinindir.

  • kemal kılıçdaroğlunu'nun 16 temmuz 2021 tarihinde twitter hesabından paylaştığı video ile gerçekleştirilen açıklamadır.

    “irkçılık yapmıyorum. suriyeliler bizim akrabalarımız ama onlar doğdukları topraklarda mutlu olurlar. dolayısıyla suriyeli kardeşlerimizi huzur içinde kendi ülkelerine göndereceğiz. allah'ın izniyle iktidar olduğumuzda suriye konusunu, suriye sorununu, suriyelilerin sorununu da iki yıl içinde çözeceğim”

    bu ülkenin en önemli sorunlarından biri kültüre ve ülkeye uyum sağlayamayan kişilerin ülkemize rahatça girebilmeleridir.

    bu durum ülkemiz, çok uzak değil 20-30 yıl sonraki, geleceği için büyük bir tehlike yaratıyor.

    gerçek bir vaad ve umarım uygulanır.

    türkiye'nin mülteci kabulü için avrupa'yı örnek alması gerekmektedir.

    tweet

    ülkemizde doğum yeri esasına göre vatandaşlık kazanımı bulunmamaktadır. yani biri kişi sırf türkiyede doğduğu için vayandaşlık alamaz.

    bazı yazar arkadaşlardan mesajlar aldım, türkiyede doğan bir çocuk hiç bir şekilde başka bir vatandaşlığı kazanamıyorsa bu durumda türk vatandaşlığını kazanabilir. ancak bu istisnanın uygunlanması pratikte çok mümkün değildir. çünkü suriyeliler, afganlar vb zaten bir ülkenin vatandaşıdır.

    edit: imla ve ekleme

  • ibb sözcüsü murat ongun güvenlik kamerası görüntülerini paylaşmış

    boji’nin dün tramvaya pislediğini iddia edenlere tokat gibi yanıttır.

    kötüsünüz, çok kötüsünüz.

    zararsız bir köpeğe bile iftira atacak kadar alçalmışsınız.

  • ulan 2 gündür konvoy izliyoruz bu nedir amk

    astrologlar çıkın bari siz bir şey söyleyin. hem akp, hem gs asla olmaz dediniz.. gezegenler istemiyor demediniz mi kardeşim siz?

    neyse ki yıllardır kaybetmeye o kadar alıştık ki, artık hiçbir şey hissetmiyor insan. tek iyi tarafı bu sanırım.

  • doların yıllık grafiğini açıp bakın.

    2013 yılına kadar yatayda bir seyir, 2013 yılında yükselmeye başlamış ama hafif hafif. o yıla kadar zaten dolar dünyada bol, değeri düşüktü. biz ülkeye gelen dolarları yatırıma değil inşaat sektöründe ezdik. dolar faiz politikası değişince kıpırdanmalar başladı.

    2018 yılından sonra ise çok sert yükselişleri var. 2018 yılında ne oldu peki? başkanlık sistemine geçiş. bu sistemde kim olursa olsun çok ciddi sıkıntılar olacaktı zaten.

    2010 referandumu 2017 referandumunu getirdi. bu referandumlarda evet diyenler en büyük sebeplerdir. daha büyüğü ise oy kullanmaya zahmet etmeyenlerdir.

    erdoğan'ın suçu yok, halk hep destekledi onu, ne derse onayladı. hiç dur demedi, yanlış yapıyorsun demedi. dolaylı yoldan tepki gösteriyormuş gibi yaptı. alp'ye oy vermedi mhp'ye oy verdi.

    zamların gerçek sebebi halk.

    imei ücreti artınca tepki göstermek yerine e-devlete koşan halk.
    yakıt artınca tepki göstermek yerine akşamdan kuyruğa girip depoyu fulleyen halk.
    alkol fiyatları arttıkça susup evde yaparım diyen halk.
    (bunlar da muhalif taraftan halk)

    hepimiz sebebiz işte.

    halk sebep zam sonuç.

  • en az bir hafta tartışması yapılacak açıklamalardır.

    söylediği sözlerde islami açıdan hiç bir şey yok. doğru söylüyor, islam budur. beğenmiyorsan inanma, erdoğan'a niye kızıyorsun.

    benim kanaatime göre hem türk hem müslüman olamaz insan, o nedenle islam'ı hayatımdan çıkardım. kafam rahat.