hesabın var mı? giriş yap

  • konu: kulüp başkanı hakemi arar mı?

    sinan engin: arar kardeşim. ben bile aradım. hocam bizi ezdirme deplasmanda, güzel maç yönet vs.

    ahmet çakar: yemini billah ediyorum, ben bir kez aranmadım.

    sinan engin: hocam sen hakemlik yaparken cep telefonu mu vardı?

    ahmet çakar: mavi ekran

  • otuz dörtlük abla olarak kısaca özet geçmek istiyorum,

    o çok sevdiğiniz öldüğünüz, bittiğiniz eski sevgili var ya unutacaksınız onu. lütfen mesaj atmayın, aramayın. yeniden barışmaya çalışmayın zaten barışsanız da yine kötü bitecek. gururunuzu daha fazla ayaklar altına almayın zira her şey bitecek sel gidecek kum kalacak. kalan kum sizin gururunuz olacak

    o veremediğiniz üç kiloyu verin üzerinizden yük gitsin

    çok okuyun, çok dinleyin, çok gözlemleyin, az konuşun

    ön yargılı olmayın, insanları tanımaya çalışın

    borç vermeyin, kredi kartınızı da vermeyin. trilyonlarla oynayan banka güvenmemiş adama/kadına kredi/kredi kartı vermemiş sen bankadan daha mı zenginsin ona borç vereceksin. illa da vermek istiyorsanız o paranın geri dönmeyeceğini düşünün o şekilde paranızı verin

    özel yemekleriniz olsun, güzel bir akşam yemeği pişirebilecek bilginiz olsun, bir de ev işlerinden hoşlanmıyorsunuz (zaten kimse sevmiyor) ama bir işin nasıl yapılacağını bilin istemiyorsanız yapmayın

    güzel yüzünüzün kıymetini bilin onu 7/24 kilolarca makyaj ardına gizlemeyin

    anneniz sağ ise kıymetini bilin, ölmüş ise zaten kıymetini anlamış oluyorsunuz...

  • fenerbahçeli cemil.
    alman kaleci mayer.
    franz bekenbauer.
    tacsız kral pele.
    nadya komanaçi...

  • hakan balta'nın bilalle ikili mücadelede yere düştüğü bi pozisyon var. hakan balta hakeme elini kaldırdı "hani faul hoca" gibilerinden. ben de şaşırdım, ya bu efendi çocuk hakeme itiraz falan etmezdi, bu da mı çirkef oluyo acaba diye düşündüm. sonra yakın çekim gösterdi, meğerse "ayakabbım çıktı, dur bağlayayım" diyormuş hakeme.

    yine şaşırtmadı. sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısı. seviyoruz.

    not: dibine kadar bjk

  • ali ece'ye, 20 sene anlatacak malzeme çıkartan takım. bir başlayacak; ah vardy nasıl forvetti, vay be mahrez'in çalımları. aaa bak schmeichel hele, tam babasının oğluydu. arada tottenham'ı da övecek yayılacak koltuğa hevesli hevesli anlatacak, türkiyede bu adamdan daha çok sevinen olmamıştır yemin ediyorum.

  • adam bitmiş ama canlı yayında bitirildiğini söylüyor, diğeri yalı dairesi evinden güneşin doğuşunu izliyor.

    balyoz'dan ergenekon'dan, khk'lardan bitirilenler yıllarca çocuklarına hasret yaşadı, bir kısmı mezarda, bir kısmı açlık grevinde bilinç kaybı yaşıyor.

    allah herkese bunlar gibi bitirilme versin.

  • 50'sinden sonra vücudum şöyle kaslı,böyle güzel diye dolaşan insandan beklenen hareket. herif bildiğin azgın tekeymiş.

    ancak, olaya ilk önce "sevgiyle kucaklıyorum" gibi laflarla destek veren karısı hande bermek'te sıkıntılı karaktermiş. o kızın yeğeni olduğunu bildiği halde destek vermek de nedir.

    aile boyu ahlak kavramında sorun var gibi.

  • sıcak havanın, oda içinde bir döngü yapması ve bu sayede odanın farklı noktaları arasındaki sıcaklık farkının minimum olmasını sağlayan olay.

    petekten çıkan hava yükselir, tavan hizasına varıp karşı duvara doğru bir hareket yapar, bu sırada kısmen soğuduğu için aşağı çöker ve tekrar kombi peteğine doğru sürüklenip alacağı ısının etkisiyle yeni bir döngüye başlar. bu sayede odanın her yeri ısınmış olur.

    eğer kombi peteği, camın karşı duvarına yerleştirilirse odanın ortasına yakın bir noktada ısı perdesi oluşur. sıcak hava, bu bölgenin dışına çıkmakta zorlanır ve pencere tarafı gayet soğuk kalır, bu bölgeyi ısıtmakta zorlanırsınız.

  • çok kırgın olduğum ülke. sebebini aşağıda açıklıyorum.

    2021 aralık ayında linkedin aracılığıyla dublin'de bulunan bir matbaa işletmesine iş başvurusu yaptım. lise ve üniversite olmak üzere matbaa ve grafik tasarım üzerine eğitim almış ayrıca 15 yıllık piyasa tecrübesi olan 30 yaşında bir adamım. matbaa baba mesleğim.

    velhasıl dediğim gibi 2021 aralık ayında işe başvurdum, birkaç gün sonra firma sahibi mesaj attı "i will give you a call tomorrow" diye. heyecan tavan yaptı tabi. tamam falan dedim ama telefonda konuşacak kadar iyi ingilizcem yok. bunu da söyledim. ama o sırada birebir ingilizce dersi alıyordum ayrıca speaking pratiği için de cambly kullanıyordum. velhasıl linkedin üzerinden yazışarak devam ettik. ingilizce çalıştığımı söyleyince, "tecrübelerin bizim için çok iyi . dil de çalışıyorsan olabilir" dedi.

    araya christmas falan girdi ben tam unuttular beni dediğimde bir mesaj daha aldım. "masraflarını karşılarsak 1 hafta denemeye gelebilir misin?" diye. gelirim tabi ki dedim. velhasıl uçak bileti vs. her şeyi aldılar ve nisan 2022'de 10 günlüğüne dublin'e gittim. işte her şey burada başlıyor. dublin'e business vize ile gittim. şirket tarafından yazılmış bir davet mektubu ve açıkça "digital print operator pozisyonunda denenmek üzere" yazıyordu ingilizce. bu dosyalar konsolosluğa gitti ve vizem onaylandı yani.

    gittiğim hafta pazartesi-cuma full time çalıştım. işi bildiğimi direkt anladılar zaten. dilde ufak tefek sorunlar oldu tabi ki ama çok iyi dil bilen arkadaşlarım bile native biriyle konuşmak öyle hemen olmaz falan gibi şeylerle beni gazladılar ki bu da doğruymuş. denemenin 2. günü işletme sahibi yanıma gelip "cuma günü paskalya, plan yapmışsındır belki ama 1 saat bana ayırabilirsen detayları konuşalım" dedi. ben tabi havalara uçuyorum.

    cuma günü geldi çattı, açtık çalışma bakanlığının sitesini girdik benim pasaport bilgilerini vs. çalışma izni başvurusunu tamamladık. ben istanbul'a döndüm, yine kontaktayız tabi. ara ara hal hatır soruyoruz birbirimize falan. çalışma izni başvurusu 12 haftayı bulabilir diyorlardı, adam da razı oldu buna. benim zaten seçme lüksüm yok. ne zaman deseler gideceğim yani.

    5 mayıs 2022'de çalışma izni başvurusu alındı, 21 temmuz 2022'de bana mail yoluyla iş sözleşmesi geldi. ben sözleşme gelene kadar hala "çıkmaz belki çok umutlanma" diyordum kendi kendime. ama sözleşme geldikten sonra tamam dedim oldu bu iş artık. sözleşmede maaş, sigorta, yıllık izin cart curt hepsi yazıyor. tamam dedim artık yani. neyse araya hafta sonu girdi ben tabi keyifle bunu kutluyorum. ağustos ortası gibi giderim artık diyorum.

    daha doğrusu diyordum. ta ki düne kadar. dün bir mail adım. "your application is refused" başlıklı. bu arada bu maili aldığım esnada dublin'de bir ev sahibiyle kira detayları konuşuyordum. 5 dk daha geç gelse mail 1700€ depozitoyu göndermiş olacaktım. maili açınca mermi yemiş gibi oldum. aşağılara doğru indiğimde matbaa sektörüne çalışma izni vermiyoruz yazıyordu. ulan nasıl vermiyorsunuz? denemeye gittim ya. orada da yazıyordu. firmanın adı zaten bilmem ne print. daha ne kadar belirtilebilir bu. 3 ay beklettikten sonra mı söylüyorsunuz bunu?

    sonrasında iş yeri sahibiyle yazıştık, o da bu durumun çok saçma olduğunu, itiraz hakkımız olduğunu ama sonucun değişeceğini sanmadığını falan söyledi. yaklaşık 8 aydır umut bağladığım, üzerine plan yaptığım şey 3 paragraf mail ile son buldu anlayacağınız. şu an yok olmuş gibi hissediyorum. saydam hissediyorum kendimi. evet dünyanın sonu değil biliyorum ama her şey o kadar yolunda gitti ki, hiç sorun çıkmayacak gibiydi.

    velhasıl olmadı. buradayız. bakalım ne olacak.

    edit: geçmiş olsun mesajlarınız için çok teşekkür ederim.

    itiraz süresini değerlendir diyenlere de toplu cevap vereyim; şanssızlık silsilesi devam ediyor ne yazık ki şirket sahibi 3 hafta tatile çıktı. döndüğünde 1 haftamız kalmış olacak. belki bir ihtimal.