hesabın var mı? giriş yap

  • üstüne başka bir kuş tarafından sıçılmış güvercin görmek.

    bizim kafamıza sıçınca iyi oluyordu değil mi? şimdi de sen dolaş bakalım öyle.

  • acil ve önemli edit:
    (bkz: enkazdan çıkarılıp kaybolan kız çocuğu)

    20 yıldır maaşlardan kesilen deprem vergilerinin ne olduğunu düşünerek bir yol bulabilirsin aslında sığır
    (bkz: 38 milyar 227 milyon dolar)

    sinirli ve gereksiz edit: bazı sığırlardan mesaj alıyorum "deprem vergisi yok ki cahil" diye. evet deprem vergisi yok adı da bu değil ama 1999 depreminden sonra özel iletişim vergisi altında dolaylı olarak deprem için alınan bir vergi var ve bu vergi 1999 yılından beri hepimizden kesiliyor cahil ayılar. adı özel iletişim vergisi ama dolaylı olarak deprem vergisidir. öiv deprem için gelmiş ve sonraki hükümetler tarafından da kaldırılmamış vergi var ya tam da odur.

  • ürünleriyle ilgili çok fazla yorum yapamam, bir kaç kere denk geldiğinde beğenmemiştim ama firmanın ve sahibinin tarihçesi oldukça serin hikaye.

    kurucusu milton s hershey şekerleme işleri büyümeye başlayınca 1900'lerin başında pennsylvania'da yeni büyük bir fabrika kuruyor.

    ama sadece bununla kalmayıp, fabrikasının yakınına çalışanlarının yaşayacağı kendi elektriği, kanalizasyonu, tesisatı, merkezi ısıtması, okulları, şehiriçi ulaşımı vs ile tüm altyapısı hazır kendi adını verdiği bir de koca kasaba kuruyor*. hatta daha sonra kendi tema parklarını bile inşa ediyorlar*

    daha da ötesi buraya eşiyle 1909'da kurduğu vakıfla, darüşşafaka tarzı bir de yatılı okul açıyor. uzun yıllar sadece yetimleri kabul ediyorlar bu okula

    eşi catherine 30'lu yaşlarda yakalandığı, o dönemde teşhis edilemeyen bir hastalıktan senelerce muzdarip olduktan sonra erken yaşta vefat edince, milton amcam aşkını kalbine gömüp bir daha hiç evlenmiyor.

    eşini kaybettikten sonra da, hiç çocukları olmadığından bütün malvarlığını (1918'de 90 milyon dolar artı hershey's şirketinin sahip olduğu 40%'lık hisselerini) herşeyini eşiyle kurduğu vakfa bırakıyor.

    bu vakıf, sonraki yıllarda hisselerin çoğunluğunu elinden çıkarsa da hala hershey's şirketinin yönetim kurulundaki oy çokluğuna onlar sahip. ve vakfın şu anki malvarlığı 20 milyar dolar seviyelerinde.

    günümüzde zaman zaman bu paranın çok azını kuruluş amacına uygun olarak eğitime harcadığı için eleştirilse de vakıf hala büyümesini sürdürüyor

    belki çoluk çocuk olsa har vurulup harman savrulacak bir servet bu şekilde katlanarak yaşamaya ve fayda yaratmaya devam ediyor.

  • büyük ölçüde hocalar ve hutbelerle ilgili sanki. hutbede dangalak dangalak şeyler duyunca sinirleniyor insanlar. yeni nesil hocalar da insanda ayrı bir dövme isteği uyandırıyor.

  • başarılı. ilk girişinde playback var sandım. özellikle "pilsen", "gitmez" ve "değerli kardeşlerim" aynısının tıpatıpatıpkısı.

    o değil de yarın tayyip çıkıp "işte 17 aralık tapelerindeki ses budur" diyebilir. daha kötüsü bu abiye 3, 4 bir şey atıp yalancı şahitlik bile teklif edebilir.

    böyle bir şey olmaz diyebiliyorsan sen daha memleketi tanıyamamışsın. neyse susun kimseler duymasın.

    edit: büdüt

  • debe editinden sonra bir ekleme: başlık başa kalmış. bu utançla fazla kalamamış arkadaş belli ki ahahah.

    dostum sen de japon'la koreli'yi ayırt edememişsin.

    japon 3 aslında bir koreli. adı da song hye kyo.

    bu durumda beyinsiz kim oluyor?

    ekleme: japon arkadaşları olan biri olarak söylüyorum; onlar bile çinlilerle korelileri japonlardan ayırt etmekte zaman zaman güçlük çektiklerini söylüyorlar. sana n'oluyor demezler mi?

    al bir fotoğraf daha.

    ekleme 2: dostum japon 3'ü değiştirmişsin de bari edit yapsaydın. ayıp değil mi, insanı yalancı çıkarıyorsun. hem entry'yi değiştirdiğin de belli oluyor ahaha. kaçabilirsin ama saklanamazsın.

    ekleme 3: senin çinli 5 de koreli çıktı yaa. onun adı da ju ji hoon imiş. hatta trt'de bir ara yayımlanan düşlerimin prensi (goong) adlı dizideki başrol. ahaha. tanıdık gelmesine şaşmamalı.

    bak bu da kendisine ait bir görsel.

    neymiş, google görsellere japon çinli falan yazıp önümüze çıkan ilk fotoğraflara atlayıp burada millete beyinsiz demiyormuşuz. millete öylece beyinsiz demek hoş olmuyormuş, değil mi?

    debe editi: debeye ilk kez giriyorum. mutlu ve gururluyum ahah. buradan bana şükela veren herkese, sürekli kore dizisi yayımlayan trt'ye ve japon arkadaşlarıma sonsuz teşekkürler!

  • "bana siyasal islam ın değdiği, güzel kalan tek bir şey gösterin.." alt metinli bir değişim.

    soldaki yiğit bulut'un dolar tl paritesi 1 tl civarındaydı, sağdaki yiğit bulut'ta ise dolar 8 tl.
    türkiye ekonomisinin özeti budur.

  • 148 çalışma yılını deviren tarihi pizzacı. napoli centrale tren garından çıkıp direk karşınızdaki cadde olan corso umberto'da yürürken sağınızda kalıyor. (google map) entry'lerde çeşitli yorumlar olsa da tabi ki lezzet kavramı daha genele hitap etmek ile birlikte kişisel yanları olan da bir kavram. şahsi fikrime göre hayatımda yediğim en lezzetli pizza olmakla birlikte bu pizzacının asıl olayı sahip olduğu ruhu. evet çok sıra oluyor önünde ama içeriye girdiğinizde hissettikleriniz seyahatinizin asıl amacı olan italyan ruhunu sonuna kadar size sunuyor.

    marinara ve margarita olmak üzere iki çeşit pizza sunuyorlar menüde. marinara sadece domates sosu, doğal zeytinyağı ve fesleğen yaprağı , margarita ise domates sosu , doğal zeytinyağı, fesleğen yaprakları ve bu pizzanın bu kadar lezzetli ve meşhur olmasını sağlayan , bırakın italyayı direk napoliye özgü olan mozarella di buffalo campana ile servis ediliyor. marketlerde günlük taze olarak salamura suyunun içinde satılan bir peynir ve saniye düşünmeksizin hayatımda yediğim en lezzetli peynir. merak edenler için tuzu az , hafif lastik kıvamında ve sulu . napoli içerisinde çok meşhur diğer pizzacılardan da tatma fırsatınız olursa michele'nin lezzet farkının bu peynir olduğunu da rahatça anlayabilirsiniz.

    dükkanın içerisinde yiyebilmek için genelde bir saati bulan bir sıra beklemeniz gerekiyor. kapıdaki görevli ile görüşüp kaç kişi olduğunuzu söyledikten sonra size bir sıra numarası veriyor ve sıra geldikçe sesleniliyor. ben erasmus vesilesi ile napoli'de yaşadığım dönemde ise kapıdaki görevliye take away istediğimi söyleyip 5 dakika içerisinde pizzamı alıp çıkıyordum. dükkanın çevresindeki mini büfeler herhangi bir içecek almanız karşılığında pizzanızı mekanlarında yemenize izin veriyorlar. pizzanın fiyatı da bu arada 5 euro ve biz genelde iki kişi doyuyorduk eğer inanılmaz aç değilsek. aç olduğumuz zamanlarda da tek kişi zor bitiyorduk öylesine büyük.

    sonuç olarak hem gezdiğiniz şehirlerin yöresel lezzetlerini tatma açısından hem de pizzanın ana vatanı napoli'nin aktif en eski pizzacısı görme ve deneme amaçlı kesinlikle gitmenizi öneriyorum.

  • bu gece ortaya çıkan gerçektir.
    bilal bir türlü laftan anlamayınca koskoca başbakan sinirleniyo tabi haklı olarak. sonra kürsüden bize bağırıp çağırıyo hırsından o da haklı.