hesabın var mı? giriş yap

  • ahmet çakar emre'yle ilgili konuşurken.
    (- ertem şener)

    +emre sen saha içinde kötü bir yaratıksın
    -hocam şimdi yaratık deme ayıp oluyor
    +ne var yani allah'ın yarattığı anlamında
    -olsun hocam öyle anlaşılmıyor
    +tamam emre sen kötü bir mahlukatsın

  • üst not: yazarlık hayatımın en uzun yazısı olabilir bu. ciddi bir emek var, sırf üstte kalsın diye gece yarısı yolluyorum, normal bitme tarihi 22:32. devamını okuyayım'a basmadan önce bir düşünmek isteyebilirsiniz.

    edit: ulan tottenham'ın turlamasına kurban gitti. neyse gidecekse böyle kurban gitsin.

    modern nba'e entegre olmadıkça başarılı olamayacak ama bir türlü de modern nba'e uyum sağlamaya yanaşmayan takım.

    meşhur laf vardır, bilirsiniz batının iyi yanlarını alacaksın diye. lakers'ın yaptığı şu an tam olarak bu ama iyi yanları yerine işine gelen yanlarını alarak yapıyor. yeniden yapılanan bir takıma iyi bir gelişimci koç, iyi bir menajer ve kaliteli bir genç çekirdek gerekir, golden state warriors yükselişinden beri formül bu. lakers'a göre ise yeniden yapılanma için genç çekirdek gerekir, gerisi illa bir şekilde hallolur. lakers yönetiminin miadı 2013'te kobe bryant'a o yüklü kontrat verildiğinde doldu maalesef. kobe bryant efsane oyuncudur, lakers büyük takımdır vesaire ama aşil tendonunu koparmış 35 yaşında bir oyuncuya 2 yıl 48 milyon dolarlık kontrat verilmez. hadi verildi diyelim, 2014'ten itibaren lakers'ın odağının yeniden yapılanmaya kayacağı açıktı. draftten julius randle'ı seçtikten sonra kobe'ye ölümüne vefalı davranan yönetim son 2 şampiyonluktaki en büyük pay sahiplerinden olan pau gasol'ü kışkışladı (bu yüzden 2015'te marc gasol lakers'ı reddetti, bu da dipnot olsun) ve yerine sign and trade'le carlos boozer'ı getirdi. şu hamle bile takım kalitesinin düştüğünün, lakers'ın yeniden yapılanmaya gideceğinin kanıtıydı, hatta artırıyorum 5 sene önce pau gasol'ü formunun zirvesindeyken kwame brown vererek alan mitch kupchak'ın çağdışı kaldığının da emaresiydi. o sezon koçluğa byron scott gibi modern koçluktan uzaklaşmış bir adamın sırf kobe'nin torpiliyle getirilmesi bile rezaletti.

    2014-2015'i de sürüne sürüne geçtik diyelim, şimdi geldik 2015 yazına. draftten d'angelo russell'ı seçmişsin, randle sakatlıktan dönecek, daha bir de ikinci turdan seçip parlattığın jordan clarkson var. malzeme dişe dokunur, senin şimdi yapman gereken kadroya veteran ve iyi yan parça doldurup bu gençleri pişirmek ve oluşturduğun temelle hayallerini süsleyen kevin durant'e yanlamak. ama gene anlaşılmaz hareketlere devam edildi, lakers tarihinin en kötü sezonunu geçirten koçu tutmaya devam etti. serbest piyasadan roy hibbert getirildi, nick young'la sözleşme yenilenirken lou williams kadroya katıldı. (buradaki lonzo ball fanboyu arkadaş bu hamlelerin hepsini eleştiriyordu, hepsi de katıldığım eleştiriler. şimdi ise o kimliğinden uzaklaşmış vaziyette tabii) bu kadar tuhaf kadroyla sezon geçer mi, geçmez tabii. lakers tarihinin en kötü sezonunu yaşadı ve koca sezonu 17-65'le bitirdi. bu rezilliği güç bela kobe bryant'ın jübilesiyle örttü, o da olmasa ne olurdu bilemem.

    ve geldik lakers'ın ilk defa aşağılandığı, ne kadar düştüğünü anladığı yaz olan 2016 yazına. 2015 yazında hedefi kevin durant olan ve sırf onun uğruna önüne gelenle 1'er yıllık sözleşme imzalayan takım kevin durant'le görüşemedi. nba tarihinin en büyük iki camiasından biri olan los angeles lakers kevin durant'le masaya bile oturamadı. ne demek lan bu?! rezillik sadece onunla sınırla kalsa iyi, demar derozan'dan tut adamakıllı sadece 2 sene performans veren hassan whiteside'a kadar ilgi çeken kimse lakers'la görüşmedi. reddedilse gene iyi, görüşme bile yapılmadı. ve artık lakers'ın ne kadar demode şekilde yönetildiğinin kanıtı olan, mitch kupchak'ın lakers kariyerinin selasını veren timofey mozgov ve luol deng kontratları imzalandı, lakers bu ikiliye 4 yıl boyunca yıllık 34 milyon dolar vermeyi kabul etti. batı konferansı'nın en büyük takımının düştüğü nokta buydu 2016 yazında.

    ve işin komik yanı, mitch kupchak görevinde kalmaya devam etti. bu bile acziyettir, bu bile demodeliktir. lakers çok geriden takip ediyordu artık nba'i. 2016 draftinden brandon ingram seçildi, koç olarak golden state warriors'ta yardımcılık yapıp sezona 16-0'lık başlangıçla giren luka walton getirildi ama hala hatalı yönetim devam ediyordu. yeni gelmiş olsalar da koç ekibi russell, ingram, randle çekirdeğine bir şey katabilecek bir ekip değildi. hala kötü gidişat bitmeyince sonunda mitch kupchak ve jim buss kovuldu. onların yerine ise magic johnson ve rob pelinka ikilisi getirildi. sonunda kulübün sahibesi jeanie buss bile kardeşi jim ve sağ kolu kupchak'ın saçmalıklarına dayanamamıştı.

    ama lakers'ta isimler değişse de kafa yapısı değişmemişti, bunu son 2 senede de görmek mümkün. 2017 haziran'ında mozgov'un devasa kontratı d'angelo russell'la beraber yollanarak sözleşmesi 2018'de biten brook lopez ve draft hakkına çevrildi. bu da lakers'ın "nükleer kış" olarak tarif edilen 2018 serbest piyasasına maaş boşluğu ile girmesini sağlıyordu. buraya kadar her hamle doğru ama buradan sonra dananın kuyruğu koptu. d'angelo russell bu takımın draftten seçtiği en hazır oyuncuydu ve yollanması demek yeniden yapılanmanın bitmesi demek olmalıydı. chicago'da ya sabır çeken jimmy butler ve indiana'da gemileri yakmış paul george için girişimlerde bulunulmalı, 2018'de de ona göre bir kadro kurulmalıydı. ama lakers yeniden yapılanmaya devam etmek istedi ve lonzo ball'u seçti. ve lakers için kırılma anı da bu oldu. paul george'un getirildiği bir lakers her oyuncuya cazip gelebilirdi. genç oyuncuların kendini bulması nereden baksan 2-3 sezon alıyor, anthony davis ve damian lillard gibi istisnalar haricinde böyle bu. ve sen 2018 serbest piyasası için niyetini belli etmiş durumdasın, ona göre cazip bir takım kurman gerekiyor. olası bir playoff yarışı ve yıldız oyuncu demek los angeles şehrinin gücüyle birleştiği zaman banko yıldız oyuncu demek. ama yeniden yapılanmayı tercih etti magic johnson ve yeni yönetim. 2017 drafti yetenek kaynıyordu ama yetenek kaynayan draftler aynı zamanda inanılmaz tehlikeli oluyor. bill simmons bu konuda 2014 draftini çok işledi, bu kadar çok 1 numara adayı varken (wiggins, embiid, exum, parker-embiid dışındakiler toz duman oldu) yapılması gerekenin takasla asset alıp aşağı inmek olduğunu yazdı çizdi adam. bence 2017 drafti de böyle bir draftti ve lakers bu drafte hiçbir şekilde girmemeliydi. gard olarak lonzo, fox ya da smith jr seçebilirsin, smith jr lisede çapraz bağ koparmış (atletik oyuncu için handikap), fox ise %23'le üçlük atıyor, lonzo ball'un ise şut stili sakat. seçme, daha iyi. bırak başkası uğraşsın adamdaki cevherle. senin amacın 2018 serbest piyasası ise bir an önce hazır olman lazım ki tercih edilebilir ol. 1 senelik zamanın var, randle belli bir düzeyde kalmış, ingram çok ışık vermemiş, clarkson'la nance jr desen potansiyelleri belli. senin yapman gereken amiyane tabirle bozuklukları tümlemek.

    ama lakers bunu da yapmadı ve üzerine 2018 piyasası için maaş boşluğunu daha da artırdı, clarkson ve nance jr'ı yollayarak clarkson'ın 2020'ye kadar olan 2 yıl 25 milyon dolarlık kontratından da kurtuldu. bu esnada takım karıştı, lonzo beklentileri karşılayamadı, ingram istikrarsız oynadı. randle ise nance jr gittikten sonra kariyerinin en iyi dönemini geçirdi. bir de 2017 draftinin ortalarından kyle kuzma ve josh hart seçildi, onlar da fena çıkmadı. geldik 2018'e. gençlerle iyi kötü gelmişsin bir yere. yapabileceğin iki senaryo var, ya gençlerle devam edeceksin ve gene orta halli rol oyuncuları alacaksın ya da yine yeniden yapılanmayı bitireceksin ve kazanmaya başlayacaksın. lakers öyle saçma bir iş yaptı ki aklınız durur. lakers 34 yaşındaki lebron james'i kadroya kattı. lebron james iyi kötü efsanesini oluşturmuş ve daha da güçlendirmek için lakers'a gelmiş. bu ne demek, lebron james'in kariyerinde kısa sayılabilecek bir dem kalmış ve şampiyonluğa oynayacak demek. ama bunu yaparken süper zeka yönetim takımdaki tüm potansiyelli oyuncuları tuttu, tek ciddi ışık veren oyuncu olan julius randle'ı ise takımdaki pivot yokluğuna rağmen tutmadı. güler misin ağlar mısın? 2017-2018'in lakers'ın son 3 sezonunun açık ara en iyisi olmasının en önemli sebeplerinden birisi randle'ın takas bitiminden sonra gösterdiği performansken ve enes kanter'e veya evan turner'a yapılan manyakça teklifler gibi bir teklif yapılmamışken randle'ın tutulmaması açıklanamaz. benzer bir şekilde geçen sezon ribaund zaafı dışında faydalı bir oyuncu olduğunu ortaya koyan ve 3 milyon dolardan öte teklif bulamayan brook lopez'in tutulmaması da açıklanamaz cinsten. zaten ikisi de yeni takımlarında son derece iyi performanslar ortaya koydular bu sezon.

    neyse sezona girildi, bir mağlubiyet serisi bir galibiyet serisi derken lakers herkes birbirinin ensesindeyken konferans 4.lüğüne kadar yükseldi. bu sezon için filmin koptuğu yer de chrsitmas day'de yapılan golden state warriors maçı oldu. bu maçta lebron james sakatlandı ve lebron james'in yokluğunda potansiyelli gençler resmen şamar oğlanına döndü. bunlar şamar oğlanına dönünce lebron james pabucun pahalı olduğunu gördü ve sezon başında menajeri rich paul ile anlaşan anthony davis'in takas edilme isteğini açıklamasıyla tüm gemileri yaktı. bu da lakers için başka bir rezillik oldu. bütün sezon dalgalı ve yetersiz performans gösteren gençlerle anthony davis gibi mvp kalibresinde bir ismi almaya çalıştılar ve tarihi bir bozguna uğradılar. new orleans pelicans menajeri en son magic johnson'ın telefonlarına çıkmamaya falan başladı. herkesle takır takır takas yapan new orleans pelicans'ın şu hareketi çektiği belki tek takım olma başarısını gösterdi lakers böylece. durmak bilmeyen bir baskı ile anthony davis'i kapmaya çalıştılar ama pelicans magic johnson'ın blöflerini gördü ve yemedi. ondan sonrası ise lebron james'in iyice gevşemesi ile bitirilen bir sezon oldu. playoff beklentisi ile sezona başlayan takım geçen sezonki galibiyet sayısını sadece 2 artırabildi ve playoffa kalamadı.

    şu 6 sene boyunca sürekli bir plansızlık ve bir kaos ortamı hakim olmuş durumda lakers'ta. çağdışı yöneticiliğin zarar verdiği ve bu zararı kapamak için alelacele ve görece modern hamleler yapan bir takım hüviyetinde lakers. bir nevi osmanlı imparatorluğu gibi yani. 1700'lü yıllarda osmanlı da geride kaldığını görüyor ve işine yarayanı alıyordu ama ülke içi odaklar sebebiyle tam manasıyla gelişemiyordu ve yerinde sayıyordu. lakers'ın durumu da aynı bu. jeanie buss bu takımı hala aile şirketi gibi yönetebileceğini sanıyor ve inatla lakers geçmişi olan isimlere görev veriyor. ama artık işler eskisi gibi değil, eskiden lakers zaten kral olduğu için ne olursa olsun başarılı olması daha kolaydı. ama maaş olayının dengelenmesi ve artık milwaukee, detroit, minnesota gibi şehirlerin globalleşme sayesinde kıyıda köşede kalmaması sayesinde her takım belli bir güçte. en çağdaş örneklerden biri, minnesota timberwolves 2017'de logosunu değiştirdi ve uzakdoğu pazarına açılmayı başardı. ki o zaman bu takım nba'in en uzun süre playoff göremeyen takımıydı. ona rağmen minnesota'nın dahi bu pazara açılabilmesi demek işlerin değiştiğinin en önemli göstergesi. millet bir 10 sene önce bu pazara açılabilmek için yi jianlian'ı falan draft etmek zorunda kalıyordu. ama globalleşme öyle bir boyuta ulaştı ki sizin parasal olarak forsunuz eskiden 10 gömlekse şu an 3-4 gömlek. takımı doğru yönettiğiniz ve lüks vergisini abartı bir şekilde aşmadığınız sürece zarar etmeniz zor.

    lakers bunu göz ardı etti, "biz los angeles lakers'ız, illa alırız birilerini" diye düşündü. ama hem oyuncuların daha hızlı bir şekilde başarı istediğini (2015'te lamarcus aldridge'in lakers yerine ufak şehir takımı spurs'ü tercih etmesi) hem de artık göz önüne gelmek için los angeles, new york gibi şehirlere gitmek zorunda kalmamalarını göz ardı etti. bu şehirler tabii ki bir oyuncu için para demek, sponsorluk demek ama artık hepimizin elinin altında instagram var, lebron james'in bet sesiyle annesine "mutlu yıllar sana" diye şarkı söyleyişini bile duyabiliyoruz. (lebron hayranları laf etmesin, adam çok içten söylüyordu ama adamın sesi bet, yapacak bir şey yok) marcus morris'in çocuğundan tut, jae crowder'la d'angelo russell'ın büyükannelerine kadar her şeyden haberdar olabiliyoruz. eskiden kim marcus morris gibi rol oyuncularına dair bir şeyler bilirdi? ikizi markieff morris ile birbirlerinin yerlerine sınavlara girdiklerini dahi biliyoruz ya. bu adamların daha fazla spot ışığına gerçekten ihtiyacı var mı? bunun antitezi olarak kawhi leonard örneği verilebilir ama san antonio spurs tüm nba'in bu konudaki en müstesna iki takımından biri, öbürü de mormon kenti salt lake city'nin takımı utah jazz. onun dışında geri kalan 28 takım epey göz önünde ve üstüne üstlük takımlarının yükselişiyle houston, san francisco, toronto gibi nba için yeni büyük pazarlar da ortaya çıkmaya başladı, bu pazarlara ileride belki de seattle (geri dönerse), las vegas, kansas city gibi şehirler de eklenecek. bu da büyük pazar takımlarına alternatif yaratan başka bir durum. sen başarılı değilsin, alternatifin de var, o zaman tercih edilemezsin ki. yıllar yılı ingiliz futbolunun en büyüğü olan liverpool bile 2010-2015 arası fetretle kendine reset attı, klopp'un başarıları ve düzgün yönetimle yeni topluyorlar ortalığı. senin yapman gereken de tam olarak bu.

    ama tutup da tyronn lue gibi bir basiretsizi getirirsen, 2 senedir ne yaptığı anlaşılamayan rob pelinka'nın yerine iş bilen birini tutup getirtmezsen ve sırf lakers'la bağlantılı diye iş bilmez adamlarla iş yaparsan sonun bu olur. artık nba takımı yönetmek hata kaldırmıyor. hem iyi koç hem iyi yönetici lazım. bir zamanlar lakers'ta ikisi de vardı, mitch kupchak 2000'lerde kraldı, phil jackson'ı anlatmaya gerek bile yok. ama 10 senede tarihinin gölgesi altında kalan bir takım oldu lakers. yapılması gerekenler belli, umarım yapılır da gelecek sezon kanser olmayız.

  • türkiye'nin özünü anlatan bir tespit.

    çünkü:

    1. biz ona onu yapacak imkanları vermedik ki? hangi imkanla yapacak?

    2. kendi imkanlarıyla yapmaya kalksa bile çoktan başkalarının onu aşağı çekmiş olması gerekirdi. o aşağı çekenlerden nasıl kurtulacak?

    imkansız yani yapması.

    1992 yılında (15 yaşındayım) turbo pascal'da hem object oriented programming öğreniyorum (deneme yanılmayla, çünkü hiçbir kaynağım yok). bir yandan abimin yolladığı unixworld dergisindeki workstation'ların masaüstü grafiklerine hayran hayran bakıyorum (nextstep, open look, motif vs). o yüzden de öğrendiğim kadarıyla grafik arabirimli bir şeyler kodluyorum.

    bu grafik arabirimli araçları dim-soft'ta fatalica'nın kardeşi faruk'a gösteriyorum. sonradan öğrenmiştim ki ben gösterirken seyreden ruthcom bilgisayarın sahibi ibrahim arkamdan "yok ya o yapmamıştır" demiş. faruk adamı "yok abi yazıyor hakkaten" falan dediyse de ikna edememiş benim yaptığıma.

    bu beni hem gururlandırmış (zira yaptığım şeyin süper olduğunun en samimi itirafı olmuştu), hem de sinirlendirmişti. sadece adamın ülkede 15 yaşındaki birinin düzgün bir şeyler yapmasının imkansız olduğunu düşünmesi değil, aynı zamanda o yaştaki birinin büyük ihtimalle yalancı bir sahtekarın teki olduğuna olan bu kati ve kesin inancı da.

    bu adam özelinde de değil, tüm ülke çapında, bakanına "bizden mucit çıkmaz" dedirtecek kadar ulusal boyutta bir eziklik. çünkü kendi varlığı anca diğer herkes eşit ölçüde ezik olduğunda kayda değer anlamlı bir hal alıyor.

  • rutubeti alsın diye değildir. telefonu pirince yatırırsınız ve gece pirincin kokusuna gelen minik japonlar telefonunuzu tamir eder.

  • geçtiğimiz günler şunu yaşadım; eşimle yemek yedikten sonra restorandan çıkarken ben biraz geride kaldım önüme iki genç kız atladı, eşim de ben geliyorum düşüncesi ile kapıyı tutuyor tabi kızlarımız da sandı ki onlara özel yapılmış bir hareket.* kapıyı tutuyor diye teşekkür etmek şöyle dursun yan yan bakıyorlar filan. salak bunlar, ciddi söylüyorum kafaları çok çalışmıyor ondan üzerinize alınmayın beyler.

  • etil alkolün farmakolojik etkilerinden biri acıkmadır. insülin direnciyle ilgisi yoktur.

    tüm yazılanları okudum; yok gabaerjik reseptörmüş yok solunumun durmasıymış... ne alaka amk! alkol alınca solunumun mu duruyor? aksine, alkol kısa süreli (bir kaç saatlik) kullanımda solunum hızını arttırır.

    esas sebebe gelirsek; etil alkol, mideden gastrin ve hcl salınımını uyarır. bu salgılar sindirim salgıları olup, vücuda besin maddesi (kompleks karbonhidrat, yağ, protein) girmeden salındığında yine mideden ghrelin hormonunun salınımını uyarır. ghrelin hormonu, beyinde hipotalamusta bulunan açlık merkezini uyarır ve açlık hissedersin.

  • aynı gemidecilere bi lafım var.

    niye lan?

    şimdi siz seçim sonrası dışarıda ateş ederken birikimlerini dolara yatıran ben, kurun yükselişine sevinmeyeyim çünkü aynı gemideyiz öyle mi?

    ahahhaa yarrağımın başı aynı gemideyiz.

    siz eşşşek gibi çalışacaksınız, beni besleyeceksiniz bundan sonra.

    kilosu 3 liradan 2 kilo patates pişirin, bi hafta yiyin.
    işiniz ne?

    alışıksınız nasıl olsa.

    tanım: svihs

  • aynı zamanda pek kimsenin asgari ücret almadığı,
    örneğin bir işçiye asgari ücret veririm dediğiniz zaman gülerek uzaklaştığı,
    insanların gerçekten 'maaş' aldığı,
    inanmazsınız belki ama maaşla kahvaltılık bile alınabildiği,
    ve şaka değil bak gerçekten emekli ikramiyesiyle ev alınabildiği dönemdir.
    emekli ikramiyesi ve ev.

    @malibudur ve @kasmayagerekyok nickli arkadaşların hatırlatması üzerine;

    dolarda da bir enflasyon olduğunun ve doların alım gücünün de seneler içinde azaldığının, o günün 100 doları ile bugünün 100 dolarının da aynı şeyi ifade etmediğinin altını çizmek gerekir.

    buradan
    artan dolar miktarını ve haliyle doların değerinin düşüşünü görebilir,

    buradan da
    yıllara göre aşağı yukarı bir hesaplama yapabilirsiniz ki asgari ücretin dolar bazında da değer kaybettiği çok net görünüyor.

    edit: ekleme