315 entry daha
  • onu bir gün son kez göreceğimi biliyordum. hastalığıyla boğuşuyordu. onu son kez gördüğümde üstünde ne vardı hatırlamıyorum ama bana sımsıkı sarıldığını ve boynuma üflediğini hatırlıyorum.
    yerinde rahatsındır umarım kız kardeşim. seni çok özledim, seni çok seviyorum.

    en yakın arkadaşı olanlar bilir ki bir gün aralarından birisi diğerinin cenazesine gidecek. cenazeye giden bendim.

    en çok acıtan tarafıyla hiç acıtmayan tarafı aynı şey: birini son kez gördüğünü bilmemek.
  • bilseydik dayanamazdık.
  • en çok korktuğum şey diyebilirim.

    işte bu yüzden başta ailem olmak üzere tüm sevdiklerimle son defa görüyormuş gibi vedalaşırım…
  • ceyhan abi; bir hafta oldu vefat edeli, 48 yaşındaydı. koyu fenerbahceliydi, beni her gördüğünde cinconlu ne yaptın diyerek takılırdı, abi 48 yaşındasın cincon ne ya derdim o hiç vazgeçmezdi, konya, antep, sivas nerede galatasaray puan kaybetse sonraki gün sabahı iş yerinde arardı beni, sen kalk ceyhan abim istersen fener her sene şampiyon olsun...
  • 2 yıl önce, kedimi sahiplendiğim genç bir çiftti. kadın olanla ara ara mesajlaşırdık. ona kedinin fotoğraflarını atardım. bir kaç gündür durum paylaşıyor sürekli eşiyle fotoğraflar koyuyor, bir süredir de yazmadım yazsam mı falan diye düşünürken gündelik işlerime daldım. dün akşam gördüğüm durum yazısı beni derdinden sarstı. eşi yazmış, eşimin yarın 40 mevlüdü vardır minvalinde bir yazı. başımdan aşağı kaynar sular döküldü. ortak bir arkadaşımıza sordum kalp krizi geçirmiş ve kaybetmişler. uzun bir süre wp mesaj kutusuna baktım. ölümler bir süredir o kadar çok etkiliyor ki beni.
  • elbette bunu bilme şansımız olmadığı gibi taraflardan biri diğerinin cenazesine gidecek. burada önemli olan soru şu;

    birinin cenazesine gidecek kadar onu seviyor musunuz? bu soru doğrudan sevmek-ölüm merasimi bağlantısı anlamında değil.

    ölen zaten ölüyor, ölmüş adam. gitmiş yani. bir seçim şansınız olsa arkada kalan olup o acıyı göğüsleyecek kadar onu seviyor musunuz?

    hümanist biri değilimdir kendimce ama hayat karşınıza cenazesine gidebilecek kadar cesaret gösterebileceğiniz sevdiğiniz insanları çıkarsın…

    tam da şarkısı…
  • bu cümleyi her duyduğumda, aklıma suat abi geliyor. sevdiğim pek çok insanı kaybetmiş olsam da, suat abi bunun ilki olduğu için herhalde istemsizce onu hatırlıyorum.

    büyüdüğüm mahallede bir bakkal vardı. suat abi'nindi. iri yarı, epey tombul ama böyle çocuk suratlı, iyi niyetli biriydi kendisi. evli, iki çocuklu. karısı da çocukları da aynı tornadan çıkmış gibi, iri yarı ve sevimlilerdi. annemin çok fazla çikolata almamdan rahatsız olduğunu bildiği için, arada şekerli şeyler satmak istemezdi bana. boş ver bunları, eve git annen yemek yapmıştır derdi. ya da al bak çubuk kraker derdi. manasız ama işte kendince iyi.

    bir gün, boktan mahallemde oturacak doğru düzgün bir yer bile olmadığı için, otobüs durağında boş boş oturuyordum. çocuk vakti nasıl öldürürse öyle öldürüyordum vakti, boş boş etrafı izliyordum, belki bir arkadaşım geçer de oynarız diye düşünüyordum herhalde. suat abi'yi gördüm sonra. arkadaş beklerken, suat abi'yi gördüm. ayağa kalkıp selam verdim. yüzü gözü şişmiş, kıpkırmızı duruyordu. kocaman adamdı zaten, sanki yanaklarını havayla doldurmuş, nefesini de sonuna kadar tutmuş da, komiklik olsun diye bana bakıyordu. ama gözlerinde, çocuk halimi bile kaygıya düşürecek bir endişe vardı. bana şu an çok uzun gelen ama o zaman muhtemelen birkaç saniye boyunca bakıştık. sonra hiç ses etmeden hızla yolun aşağısına doğru yürüdü.

    gece geç saatte işten gelen babamdan suat abi'nin öldüğünü öğrendim. muhtemelen biraz daha yol aşağı yürümüş, bir yerlerde düşüp ölmüş. ya da belki tanıdık bir dükkana girdi, yardım istedi. niye bilmiyorum, sanki ölmeden onunla son kez göz göze gelenlerden biriyim gibi hissediyorum. arada aklıma yüzü geliyor. bazen o çocuksu, bazen de o son gördüğüm, çocuk halimle anlam veremediğim suratı.
  • son kez gördüğünü bilmek kadar trajik değildir çoğu zaman.
  • büyük lütuf gerçekten. hafızamız milyarlarca yapmacık veda ritueli ile dolup taşacaktı yoksa. kimileri bunu da bir yarışa çevirip heybetli veda edemeyenlerin sevgisini sorgulayacaktı falan filan. hadi yine iyisiniz.
  • romatizmaları nedeniyle çok acı çeken ancak hayati risk taşıyan bir hastalığı olmayan babamla koca bir ay geçirdim 2020 yazında. ağrıları yüzünden uzun süre araba kullanamadığı için memlekete gidip onları aldım, arabayla isranbul'a getirdim. burada epey zaman geçirdik birlikte.
    aynı şekilde geri götürdüm. o zaman romatoloğuna da gittik, tahliller vs her şey yolunda dedi. nasıl sevindik, nasıl sevindik anlatamam.

    onu son görüşüm beni havaalanına bıraktığındaydı. son vedamız olduğunu bilmeden vedalaştık, dönüp el salladım. mutluyduk ama...

    demek ki, "insan tanımlayamasa da, anlamlandıramasa da hissediyormuş" dedim sonradan.

    çünkü, defalarca uçak yolculuğu yapan, hatta defalarca çin gibi uzak mesafe uçuşu yapan, uçak tirbülansta zangır zangır titrese bile umursamayan ben o gün uçakta panik atak benzeri birşey yaşadım. hiçbir mantıklı açıklaması , gerekçesi yoktu o yaşadığım atağın, hiç. istanbul'a zor ulaştım.

    bir kaç hafta sonra babamı kalp krizinden kaybettik. doktorlar "durumu kritik, çocuklarını çağırın" demiş bize haber verdiklerinde. yetişemedik.

    o havaalanındaki vedamız canım babamı son görüşümmüş. ve ben bunu bilmesem de galiba hissetmişim.
162 entry daha
hesabın var mı? giriş yap