10 entry daha
  • bir osamu dazai klasiği. 1909 yılında doğan dazai, 14 yaşındayken babasını akciğer kanseri senebiyle kaybediyor. bu olayın üzerinden 16 sene geçmişken, tam 30 yaşında da bu kitabı yazıyor. ikinci dünya savaşı'nın patlak verdiği bu yıllar, dazai'nin eski buhranlarını canlandırmış ve kendisini babasının öldüğü yıllara götürmüş olabilir. bu kitapta yaşı belli olmayan, babasını yeni kaybetmiş ve öğrenci olduğunu bildiğimiz bir kızın 12 saatlik yaşantısına tanıklık ediyoruz. bu kızın dazai'nin animası olduğunu ve kendi hayatına dair çok fazla ipucu bıraktığına inanıyorum. kitabın belli başlı bir kısmında intihara dair düşüncelerini açıklaması da kitapta kendinden bahseden öğrenci kız'ın, dazai'nin ta kendisi olduğu düşüncemi kuvvetlendiriyor.

    - buradan sonrası spoiler içerir -

    her gün böyle bunalıma girip, sinirlensek de aynı zamanda yoldan çıkarak geri dönüşü olmayan bir hâle gelen ve hayatları mahvolup altüst olan insanlar, intihar edenler var. intihar ettikten sonra insanlar, "ah, biraz daha yaşasaydı anlayacaktı ama. biraz daha büyüdüğünde kendiliğinden
    anlayacaktı," diye üzüntlerini dile getirseler de olmuyor, keşke mevzubahis kişinin yerine kendilerini koysalar. o
    zaman o kadar acıya rağmen yine de sonuna kadar direnip, insanlardan bir şeyler duymak için kulak kabarttığında sadece kesin uçları olmayan doğrucu öğütler veya yatıştırıcı sözlerin tekrarlaryla karşılaşmanın, biz gençleri
    ne kadar utanç içinde yolun yarırısınfa terk edilmiş gibi hissettirdiğini görebilirler.
    biz sadece geçici heveslerin, ânı yaşamanın peşinde değiliz ama çok uzaktaki bir dağı işaret edip, "oraya kadar giderseniz, göreceksiniz," diyorlar. pek tabii ki bunda da doğruluk payı olduğunu biliyoruz ancak sanki şu an çok kötü bir karın ağrın olmasına ragmen ağrıyı görmezden gelip, "hadi biraz daha dayan. dağın tepesine çıkınca tamamdır," gibi bir şey öğütlüyorlar. kesinlikle biri
    yanılıyor. kötü olan sizsiniz.

    - buradan öncesi spoiler içerir -
hesabın var mı? giriş yap