• "thanks for keeping me alive!" - rodriguez, 6 mart 1998, the bellville velodrome, cape town, south africa.

    küçük kızı röportajlarında her an mutluluktan ağlamaya başlayacak gibiydi. ben yukarıdaki sahnede ağladım.
  • belgesel bir yönetmenlik, kurgu, senaryo, yapım harikası değil; harika ve inanılmaz olan, izlenir kılan rodriguez ve mütevazi hayatı. medeniyetin kalbinde güney afrikalıların uğradığı aşırı ırkçılık ki, kendileri de bunu filmde belirttiler: nazi almanyası'nın bir şubesiydik.

    belgesel internetin nelere kadir olduğunu bir kez daha hatırlatmıştır; rodriguez'i tanımak isteyen güney afrikalılar şimdi google araması yapıyor.

    arşiv görüntülerinin ne kadar değerli olduğunu bizlere göstermiştir; zira fotoğraflar, zamanın teknolojik harikası video kameralar... hepsi bir efsanenin yaşadığının kanıtını sunuyor hayranlarına.
  • şimdiye kadar izlediğim en güzel belgesel. lou reed, bob dylan, neil young, nick drake ve cat stevens gibi müzisyenleri sevenler için sadece rodriguez'i keşfettirdiği için bile değerli olabilecekken belgesel niteliğinden bağımsız bir film olarak da müthiş.

    --- spoiler ---

    rodriguez'in en büyük kızı eva rodriguez'in fakirlik yıllarını anlatırken kurduğu cümleler aslında bir hayat dersidir: "babamı her zaman, başka kimsenin yapmak istemeyeceği işleri bile yaparken hatırlıyorum, bir keresinde tek başına bir buzdolabını merdivenlerden indirmişti. üstü başı çamur içinde eve gelirdi ama işini büyük bir özenle, severek yapardı. bizi şehirdeki tüm müzelere, kütüphanelere, sergilere götürür, oralara alıştırmaya çalışırdı. kendimizi müzelere, sergilere giden biri olarak görmek bizim de hoşumuza giderdi, önceleri 'vay canına, gerçekten bir elit gibi şehirdeki her yere girebiliyoruz,' diye düşünürdük. sonradan zaten buralara girebileceğimizi, şehrin bizim olduğunu, kimseden sadece fakir olduğumuz için bir farkımızın olmadığını düşünerek kendi kendimize gün içerisinde boş vaktimiz olduğunda kütüphanelere gitmeye başladık. babamın bize kazandırdığı en güzel alışkanlık buydu, kimseden bir farkımız yoktu, fakir olduğumuz için bilgisiz olmamız gerekmiyordu, tüm imkanlar bizim için de oradaydı."
    --- spoiler ---
  • “rodriguez’i nasıl bilirsiniz?” deselerdi bana, “o da kim?” derdim, bu filmi izlemeden önce. filmi izlemeyen çoğu dünyalının vereceği ortak bir cevabın kelimere dökülmüş haliyken bu üstelik. ben dünyanın bir ucunda onun adını, sanını, müziğini, hayatını hiç duymamışken, çok seneler önce dünyanın bambaşka bir ucunda milyonlar hep bir ağızdan adını ve şarkılarını ezberlemişken üstelik. sinema'yı sevmek için tek bir neden arayanlar için çok nadide bir parça var ortada. müzik’e tapmak isteyenler içinse; çok evrensel bir neden... işte bu ikisi bir araya gelince, dünya çok güzel gözükecek senin de gözüne. eminim.

    - peki şimdi rodriguez’i nasıl bilirsiniz?
    + çok iyi bilirim. çok çok iyi.

    filmde de dediği gibi; “her devrim bir şarkıya ihtiyaç duyar.”

    o zaman; rodriguez devrimi için, bu şarkıların da tam sırası;

    https://www.youtube.com/…8bnsziv_prokbcmmq80n-byj9w

    2016: link tazelendi
  • izledikten sonra müziklerini bulup dinlemenin farz olduğu belgesel. iyi bir hikaye anlatıcılığı örneği.

    (bkz: rodriguez)
  • ilginç olan, olup bitenin rodriguez'i ne üzmesi ne de öfkelendirmesi bence. adamın o kadar umrunda değil ki birilerinin kıymetini bilmiş veya bilmemiş olması, sonunda hayranları ona kavuştuğunda, sadece minnet duyuyor. gerçek tevazu böyle bir şey sanırım ve sahip olana hayranlık uyandıran bir asalet veriyor.
  • --- spoiler ---

    yıllar sonra zenci amcamız clarencei belgeseldeki sinirli, üçkağatçı yapımcı sıfatı dışında kimse hatırlamayacak.

    bu alkışların hiçbiri de rodriguezin sırtında buzdolabı ile o merdivenlerden inerken akıttığı terlerin karşılığı olmayacak.

    (bkz: hayat)

    --- spoiler ---
  • american zero, south african hero.*
  • izleme sansim olduguna sevindigim, oscar alsa da almasa da izledigim en etkileyici belgesel-filmlerden ki oscar almasi da ayrica sevindirdi. akliniza gelen sey bu konudan iyi film olur oluyor ama sonra bunun bir adamin hayati oldugunu hatirliyorsunuz ve belki rodriguez gibi daha kac insan hayati var acaba diye dusunmeden edemiyor insan. her seye ragmen rodriguez'in hayattan kopmamasina, yasam mucadelesine, kizlarini yetistirmesine ve mutevaziligine hayran kaliyor ve kendinizle kiyaslayinca utaniyorsunuz. haberi olmadan dunya'nin baska bir yerinde kitleler uzerindeki etkilerini ve biraz da bize tanidik gelen sansurlemeden nasibini almasini izleyin.
    filmden bir alinti da ben yazayim :
    there zero, here hero..
  • bi şeyi gerçekten aşkla yaparsan aslında hiç bir zaman kaybetmeyeceğine dair muhteşem bir yapıt..
hesabın var mı? giriş yap